İstanbul Havalimanı'ndan, Air Europa Hava Yolları'nın UX1684 no.lu uçuşu ile saat 15:45'te hareket ederek 19:00'da Madrid'e varış.

Madrid Havalimanı'ndan, Air Europa Hava Yolları'nın UX 137 no.lu uçuşu ile saat 01:40'ta hareket ederek 05:35'te dünyanın ekolojik bakımdan en zengin ülkelerinden biri olan Ekvador Cumhuriyeti'nin başkenti Quito'ya varış. Pichincha Yanardağı'nın yamaçlarına yayılmış olup Panecillo ve Ichimbia tepeleriyle çevrili, 2850 metre yükseklikte bulunan Quito, dünyanın en yüksek başkentlerinden biridir. Gelişte karşılama, özel tur otobüsüyle şehir merkezindeki otelimize transfer ve birkaç saatlik dinlenebilmeniz için otelimize yerleşme.
İspanyol fethine (1532) kadar Ekvador toprakları Büyük İnka İmparatorluğu Tahuantinsuyu'nun bir parçasıydı. Yerli halk Quitusların yaşadıkları ve daha sonra İnkaların dini ve ticari merkezi olan Quito, bir asır önce kurulan Inka imparatorluğun kuzey başkentinin kalıntıları (Rumicucho) üzerine İspanyol Conquistadorlar'ın tarafından 1534 yılında kurulup San Francisco de Quito olarak adlandırılmış. Bir eyalet başkenti ve piskoposluk merkezi olan San Francisco Quito, 1563'te kraliyet sarayının merkezi oldu; korumakla görevli olduğu diğer şehir ve kasabaların siyasi liderliğini elinde tutuyordu. XVI. yüzyılın sonlarında sanatsal etkinliklerin buluşma noktası olan Quito, sanat okulunun da yaratıldığı yerdir. Dünya Mirası Listesi'ne alınan Güney Amerika'nın en eski başkenti Quito, 1917 depremine rağmen XVI. yüzyılda oluşturulan kentsel düzen sürdürüldüğü için Latin Amerika'nın en iyi korunmuş kolonyal şehirlerinden biridir. Sömürgeciler, mimarilerini çok karmaşık bir topografik ortamda inşa ederek, sanatsal duyarlılıklarını kendilerini çevreleyen gerçekliğe nasıl uyarlayacaklarını biliyorlardı. Üç yüz yıl boyunca İspanyollar Ekvador'a hakim oldu ve 24 Mayıs 1822 yılında Ekvador İspanya'dan bağımsız hale geldi. 1830 yılına kadar Venezuela ile birlikte Büyük Kolombiya'ya dahil edildi ve güney bölümünün başkenti olarak hizmet verdi. 13 Mayıs 1830'da ise Quito belediyeleri, bağlı oldukları şehirlerle birlikte özgür ve bağımsız bir devlet kurmaya karar verdiler. Ülkeye bir isim seçmenin zamanı gelmişti! Fransız jeodezi heyeti, bölgedeki Ekvator'un hayali çizgisini ölçmüştü. Dolayısıyla haritalarda yer alan bu isim, doğal bir seçimdi.
Öğlene doğru otelden hareket. Yerel bir restoranda öğle yemeğinin ardından, zengin iç dekorasyonuyla İspanyol, İtalyan, Mağribi, Flaman ve yerli sanatın bir karışımı olan "Quito Barok okulunun" (Escuela Quitena) saf örneklerini görebileceğiniz başkentin keşfi için hareket: hareketli sömürge sokaklarıyla tarihi şehir merkezinde bulunan, Plaza de la Independencia yani Bağımsızlık Meydanı olarak da bilinen Plaza Grande ve XVII. yüzyılda inşa edilen hükümet binası; Madrid'deki Escorial Sarayı'nın replikası olduğu için And'ların Escorial'ı olarak adlandırılan San Francisco Kilisesi; barok tarzın bir başyapıtı ve Latin Amerika'nın en görkemli kiliselerinden La Companía gezileri. Daha sonra, geleneksel San Juan mahallesi ile modern ve tarihi şehir üzerinde güzel manzaralara hakim, 1976'da tamamlanan, yıldızlardan oluşan bir taç, melek kanatları ve zincirlenmiş bir ejderha ile ikonik Meryem Ana heykeliyle taçlandırılmış Panecillo Tepesi'ne çıkış. "Quiteños" olarak adlandırılan Quito halkı, dünyada kanatlı tek Meryem Ana olduğunu gururla iddia ediyor. Yerliler tarafından başlangıçta "Yavirac" olarak adlandırılan tepe, bir zamanlar bir güneş tapınağına ev sahipliği yapıyordu. Akşamüstü otele dönüş. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Kahvaltının ardından, Kolomb öncesi döneme ait eserlerin sergilendiği Alabado Müzesi'ni ziyaret. Casa del Alabado, sergisinin tematik olarak düzenlenmesi açısından benzersizdir. Eserler, Ekvador'un Pasifik kıyılarından And Dağları'na ve tropikal ormanlara kadar çeşitli bölgelerinde yaşayan kültürel grupların manevi, sosyal ve politik uygulamalarını yansıtıyor. Müzede ayrıca, kadim Ekvador yerli halklarının inançlarını ve şaman kültürüyle bağlarını yansıtan seramik eserler sergileniyor. Casa del Alabado Müzesi, bu eserlerin en güzel örneklerinin bir arada görülebildiği nadir müzelerden biri. Daha sonra, Quito'nun kuzeyinde bulunan, ekvator çizgisinin ana meridyenle buluştuğu ve koordinatların 0° 0' 0" noktasını gösterdiği yer olan Ekvator Çizgisi'ne hareket. Ekvador'un büyük bir kısmı Güney Yarımküre'de bulunmaktadır. Dünyanın ortası anlamına gelen "La Mitad del Mundo" XVIII. yüzyılda Fransız bilim adamı, botanikçi, filozof, astronom ve ansiklopedist Charles Marie de la Condamine ile Ekvadorlu Pedro Vicente Maldonado tarafından hesaplanmış. Burada bir yumurta çivi üzerinde durdurma, ekvator çizgisinin mıknatıs gücünü sergileyen suyun akış yönü deneyi, dünyanın dönüşünün yarım küreler üzerindeki etkisini gösteren Coriolis Kuvveti'nden (merkezkaç kuvveti) dolayı ekvatorda ağırlık azalması gibi birkaç deneylere tanık olabilirsiniz. Her iki yarımküreyi aynı anda gezme fırsatı sunan buradaki interaktif Anıt ve İntiñan Güneş Müzesi gezilerinden sonra tipik bir restoranda öğle yemeği için hareket. Öğleden sonra, agave bitkisi, tarihi ve "chaguarmishki" gibi türetilmiş ürünlerin yapımını öğrenebileceğiniz ve tadım yapabileceğiniz hoş bir deneyim yaşayacaksınız. Agave, Amerika'nın tropikal kurak vadilerine özgü en bilinen türlerden biridir. Yaygın isimleri arasında bitkinin çiçek açmasının ne kadar uzun sürdüğüne işaret eden "yüzyıl bitkisi", "maguey" (Meksika'da) veya "Amerikan aloe vera"sı (sükülent bitki türü Aloe ile aynı familyanın üyesi olmasa da) bulunur. "Agave Americana", Kolomb öncesinden beri çeşitli kullanımlara sahiptir. Ekvador'daki yerli kadınlar binlerce yıldır And Dağları vadilerinde agave bitkisini hasat ediyor ve şampuanlardan çamaşır sabunlarına, tatlandırıcı ve ilaçlardan tekstil ürünlerine ve geleneksel el sanatlarına kadar her şeyde kullanıyorlar. Chaguarmishqui ve Chawarmiske olarak da bilinen "Miske", agave bitkisinin özünden yapılan Ekvador'a özgü damıtılmış alkollü bir içecektir. Dünyanın ortasında yer alması nedeniyle "bitkinin yılın 365 günü dik ışık aldığı, bunun da damıtılmasına yardımcı olan şekerlere dönüştüğü" söyleniyor. Ekvador'daki en sürdürülebilir ürünlerden biri olan Agave bitkisinin kadim kültürünü öğrenme fırsatı bulacağınız geziden sonra, Quito'ya dönüş. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Kahvaltının ardından, Amerika kıtasını boydan boya geçen dünyanın en uzun yolu Pan-American'ı takip ederek, hayvancılık ve meyve yetiştiriciliğinin yapıldığı Guayllabamba ve Cayambe vadilerinden geçerek Quito'nun kuzeydoğusunda bulunan Otavalo'ya doğru yola çıkış. Güzel manzaralar eşliğinde bir yolculuktan sonra Ekvador'un göller bölgesi olarak andlandırılan Imbabura eyaletindeki Otavalo kasabasına varış. 2.530 metre yükseklikte bulunan Otavalo, Ekvador'un en büyük gölü olan San Pablo'nun yakınında ve Imbabura yanardağının (4630 metre) eteklerinde yer almaktadır. "Otavalenos" olarak bilinen Otavalo sakinleri, İnka öncesi dönemden beri dokuma ve tekstil becerileriyle tanınırlar. Ancak İnka ve İspanyol fetihleri, bu toplulukların hayatlarını sonsuza dek değiştirdi. Yerli halk, yüzlerce yıl boyunca İnkalar için tekstil ürünleri üretti ve ardından İspanyollar, çalışmalarından büyük kazanç elde edebilmek için onlar için atölyeler kurdu. Neyse ki "Otavalenos" lar geleneklerini sürdürdü. Ana dilleri Kichwa (Quecha dilinin bir çeşididir) olan "Otavalenos" lar en başarılı yerli bölge halkı olarak tanınmakta. Uzun örgülü saçlı erkekleri, geniş kenarlı şapka takıp, diz boyu beyaz pantolon ve mavi poncho giyer, kadınları ise renkli kostümlerini nakışlı gömlek, şal ve rengarek boncuklarla süslerler. Plaza de Ponchos Meydanı'nda çeşitli yerel sanat ürünlerinin satıldığı meşhur Otavalo pazarı gezisi. Daha sonra, San Pablo gölünden geçerek Ekvator Çizgisi üzerindeki ve daha az ziyaret edilen Quitsato gezisi. Burada bulunan 54 metrelik dev güneş saatinin Fransız keşif seyahatlerinden çok daha eski olması, yerlilerin bu noktayı çok daha önceden hesapladıklarını gösterir. 0 derece enlemini işaret etmek amacıyla inşa edilen dev Quitsato Güneş saatinin on metre yüksekliğindeki silindir şekilli gölge çubuğu olan "gnomon" tam olarak Ekvator'un üzerinde yerleştirilmişti. Tam bu noktada 0 derece paraleli yer alıyor ve GPS ile ölçüm yapıldığında tam sonuç elde ediliyor... Görünen o ki aslında dünyanın gerçek ortası olan Ekvator yani 0 dereceli enlem burada yer alıyor. Sömürge döneminden miras kalan, XVIII. Yüzyılın sonlarına ait geleneksel bir "hacienda" da öğle yemeğinden sonra, başlı başına manzaralı bir yolculuk olan Papallacta'ya doğru yola devam. Papallacta, Amazon yağmur ormanlarına giden yol üzerinde, And Dağları'nın iki büyük zincirinden olan Cordillera Oriental'a yakın (diğeri ise Cordillera Occidental dır), deniz seviyesinden 3.250 metre yükseklikte bulunan küçük bir kasabadır. Akşamüstü, inanılmaz manzaralar eşliğinde And Dağları'nın eteklerindeki ormanların içinde, kaplıcaları ile tanınan Papallacta'ya varış. Termal havuzların bulunduğu otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Ekvador, Güney Amerika'nın en küçük ülkelerinden biri olmakla birlikte en zengin biyoçeşitliliğe sahip olanların arasındadır. Dünyadaki 350 den fazla sinek kuşu türünden yaklaşık 130'u Ekvador'da bulunmakta. Kahvaltının ardından, Napo Eyaleti'nin giriş kapısı Papallacta'nın yakınlarında bir kuş gözlem gezisi yapmak üzere otelden hareket. Coğrafi ve iklimsel faktörlerin kombinasyonundan dolayı ılıman yağmur ormanı olarak sınıflandırılan bu bölge, yağmur ormanlarına açılan bir kapı haline getiriyor. Dağ tukanından, rengarenk dağ İspinoz kuşuna pek çok kuş türü barındıran Papallacta bölgesi adeta bir sinekkuşu cennetidir. Seke seke uçan uzun ince gagalı colibri kuşu sinek kuşu olarak tanınmakta. Ormanın yürüyüş yollarının keyifini çıkardıktan sonra, yemyeşil vadiler ve şelalelerle süslü And bölgesinin yüksek toprakları Baeza ve Napo Eyaleti'nin başkenti Tena üzerinden dünyanın en büyük nehirlerinden biri olan Amazon Nehri havzasına kadar, Amazon maceranıza başlayacağınız yer olan Punta Ahuano'ya yolculuk. Amazon bölgesi, And'ların doğusunda bulunduğu için "Oriente" yani "doğu" olarak adlandırılmakta. Yol, Amazon Nehri'nin en büyük kollarından biri olan Napo Nehri'nin küçük bir limanı olan Punta Ahuano'da bitiyor. Bu noktadan sonra ulaşım yalnızca kanolarla yapılabilmektedir. Buradan kanolar üzerinde kısa bir yolculukla öğle yemeği için "lodge"umuza varış. Küçük yerli Kichwa (Quichua) köyü Ahuano'nun yakınlarında, Napo Nehri kıyısının üzerinde konforlu bir şekilde konumlanmış olan lodge, çevredeki yağmur ormanı ortamının geniş alanlarına bakmaktadır. Öğleden sonra, geleneksel Amazon Kichwa kültürünün çeşitli yönlerini öğrenebileceğiniz Ahuano köyündeki bir Yerli topluluğunu ziyaret. Burada tipik bir içecek olan "chicha"nın nasıl yapıldığını görecek ve çevredeki toplulukta bugün hala uygulanan ruhsal arınma ritüelleri izleyeceksiniz. Gezinin ardından güzel bir gün batımı seyredeceğiniz lodge'a dönüş. Yağmur ormanının ortasında ve kuş sesleri eşliğinde, akşam yemeği ve geceleme lodge da.

256 370 km2 ile Ekvador Güney Amerika'nın en küçük ülkelerinden biridir. Ekvador'un Amazon bölgesi ise neredeyse ulusal toprakların yarısını kaplar ve Sucumbíos, Orellana, Napo, Pastaza, Morona ve Zamora eyaletlerini içerir. Amazonlar dünyadaki en büyük ormanlardır. 1987 yılında doğayı insanların yararına koruma amacıyla kurulan Conservation International'a göre, Ekvador, büyük ölçüde Amazon Yağmur Ormanları ve Galapagos Adaları'nın zengin biyoçeşitliliğinden dolayı, metrekare başına diğer tüm ülkelerden daha fazla biyoçeşitliliğe sahiptir. Ekvador'da Amazon bölgesinde turizm oldukça gelişmiştir, ancak bu ücra, zengin ve büyülü bölgenin önemli koruma faaliyetleri asla göz ardı edilmemektedir. Lodge'lar tamamı çevre dostu olarak tasarlanmış ve çevreyi korumak için büyük çaba sarf edilmiştir. Yerli rehber eşliğinde erken başlayacak ve gün boyu sürecek olan, yeşilin her tonunun görülebildiği Amazon bölgesi yaşamını ve bitki örtüsünü keşfetme turu. Napo Nehri'nin kollarında kano ile bir gezi; ikincil ve birincil ormanlarında muhteşem kuş sesleri eşliğinde dev ağaçların ve sarmaşıkların ortasında yaklaşık iki saatlik yürüyüş yaparak tropikal bitkileri, tıbbi özelliklere sahip şaşırtıcı bitki türlerini, birçok böcek çeşidini, meraklı renkli kuşları, ağaçların etrafında dolanıp duran küçük maymun gruplarını gözlemlemek mümkün. Yerel halkının gelenekleri ile tanışma; çeşitli kelebekleri ve onların metamorfozlarını görme fırsatına sahip olacağınız "Mariposario" olarak adlandırılan kelebek bahçelerinin gezilmesi; yaralı, yerinden uzaklaşmış veya soyu tükenme tehlikesinde olan koati, tapirus, değişik maymun, yılan ve kuş çeşidi gibi tropikal hayvanların rehabilitasyon alındığı merkez olan ve 1990 larda faaliyete giren Amazoonico'yu gezme imkanı. Öğle yemeği, akşam yemeği ve geceleme lodge'da.

Kahvaltının ardından lodge'dan ayrılarak, kanolarla Punta Ahuano'ya dönüş. Buradan otobüsle "Oriente" bölgesinin en önemli merkezi olan Puyo ve daha sonra Baños de Agua Santa üzerinden güneye doğru yolculuk. Puyo-Baños arasındaki yol, bölgede bulunan bir düzine şelaleden dolayı "Ruta de las Cascadas" yani "Şelaleler Yolu" olarak adlandırlmakta. Baños'a varmadan, Rio Pastaza Nehri üzerinde yer alan şelalelerin en büyük ve en etkileyici olan, şeytanın kazanı anlamına gelen "El Pailon del Diablo" diye anılan muazzam büyüklüğü ve gücüne sahip şelaleleri görmek üzere Rio Verde'de bir mola. Güzergahda "Agoyan" ve "Manto de la Novia" (Gelin Tülü) gibi diğer şelaleleri görerek And Dağları'nın eteklerinde, 1800 metre yükseklikte küçük bir kasaba olan ve ılık bir iklime sahip olup sıcak su kaplıcaları ile tanınan doğa sporları cenneti Baños'a varış. Yerel bir lokantada öğle yemeğinin ardından, Prusyalı ünlü doğa bilimci Alexander von Humboldt'un Haziran 1802'de tırmandığı ve 6.263 metre ile ülkenin en yüksek yanardağının bulunduğu Chimborazo bölgesinin başkenti Riobamba'ya doğru yola devam. 13 Ekim 1822'de, Amerika'nın Babası Kurtarıcı Simon Bolivar, şiirsel, edebi ve tutkulu yeteneğini ortaya koyan ve evren ve zaman üzerine derin bir düşünce sunduğu "Chimborazo'daki Deliryumum" adlı şiirini yazdı. Bolívar zamanında Chimborazo dünyanın en yüksek dağı olduğuna inanılıyordu. 2750 metre yükseklikteki Tapi Vadisi'nde yer alan, Ekvador'da kurulan ilk İspanyol şehri olduğuna rağmen güçlü yerli varlığını hisettiren Riobamba'ya varış. Puruha kültürünün ve son İnka kralı Atahualpa'nın soyundan gelen Duchicela hanedanının beşiği olan Cacha, Riobamba kasabasının yakınlarında bulunmaktaydı. Atahualpa, İmparator Huayna Capac ve Prenses Paccha Duchicela'nın en küçük oğluydu. Chimborazo Puruha halkı tarafından bir Tanrı olarak kabul ediliyordu. Riobamba'nın hemen dışında büyüleyici bir yerde bulunan otelimize yerleşme. Otelin mimari tarzı, Ekvador'daki konak ve çiftlik evlerinin geleneksel sömürge tasarımını yansıtmaktadır. Hacienda, geçmiş dönemlere tanıklık eden eski fotoğraf ve illüstrasyonlarla süslenmiştir. Sosyal alanlarda sergilenen antikalar, sömürge döneminin havasını ve bölgenin Kolomb öncesi kültürlerine dair bir his uyandırmaktadır. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah, ülkenin kuzeyinden güneyine yaklaşık 300 kilometre boyunca uzanan, Cayambe, Quilotoa, Cotopaxi, Tungurahua, Chimborazo, Altar ve Sangay gibi çok sayıda (70'ten fazla) volkandan oluşan ve "La Avenida de los Volcanes" olarak bilinen yanardağlar rotasını takip ederek güneye doğru yolculuk. Alexander von Humboldt, iki sıradağ arasındaki vadiye "La Avenida de los Volcanes" adını vermişti. Bu lakap o zamandan beri varlığını sürdürüyor. Karla kaplı aktif ve sönmüş volkanların büyüleyici manzaraları eşliğinde, siyah topraklı verimli büyük vadilerden ve Kichwa dilinin konuşulduğu köylerden geçerek Alausi'ye varış. Ekvador'un dağlık bölgesi ve sahilindeki beş ilden geçen Trans-And demiryolu, 450 km uzunluğunda, dar hatlı, benzersiz bir demiryoludur. 1873'te inşa edilmeye başlanmış olup 1908'de tamamlanıp hizmete açılmıştır. Güzergâhının büyük bir kısmı zikzak yaparak And Sıradağları'nın üzerinden geçiyor; bu nedenle, onu inşa etmek için gereken insani, teknik ve malzeme çabalarından dolayı "dünyanın en zor treni" adını almıştır. Alausi'de bulunan istasyonda, Sibambe'ye kadar bir saat sürecek olan, son derece pitoresk bir yolculuk için meşhur ve tipik And trenine biniş. Tünellerden, uçurumlar üzerinde uzanan köprülerden ve şeytan'ın burun deliği anlamına gelen "Nariz del Diablo" gibi yerlerden geçerek ilerleyen ve zaman zaman dağdan inmesine veya çıkmasına yardımcı olan zikzak ray sistemininde giden bu tren gezisi, Ekvador'un en beğenilen turizm aktivitelerinden biri haline gelmiş. Tren gezisi ve Sibambe'de Ekvador Demiryolu Müzesi ziyaretinden sonra, Ingapırca'ya doğru yola devam. Yerel bir restoranda öğle yemeğinden sonra, And Dağları'nı sembolize eden şirin lamaların dolaştığı Ingapirca harabeleri gezisi. Ingapirca kelimesi, "İnka Duvarı" anlamına gelen Kichwa dilinden türetilmiş. Kichwa dilinde "İnka Duvarı" anlamına gelen 3100 metredeki Ingapirca kalesi, XV. yüzyılda Büyük İnka Huayna Capac döneminde inşa edilmiş olup Ekvador'un en önemli ve en iyi korunan Kolomb Öncesi ören yeridir. Ingapirca, İnkalar döneminde önemli bir dini, siyasi, bilimsel, askeri ve idari merkezdi. Daha sonra, ülkenin üçüncü büyük şehri olan Cuenca'ya doğru yola devam. Akşamüstü, And dağlarıyla çevrili bir vadide kurulmuş olan, ülkenin en güzel ve en iyi korunmuş ikinci sömürge merkezine sahip olan dört nehrin şehri Cuenca'ya varışı takiben otele yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Azuay eyaletinin başkenti Cuenca, dağlar arasında Machangra, Tomebamba, Yanuncay ve Tarqui nehirlerinin birleştiği yer olan Cuenca havzasında yer almaktadır. Cuenca'nın, M.Ö. 500 yıllarına Cañari halkının dönemine kadar uzanan İspanyol öncesi bir tarihi vardır. İspanyolların gelişinden bir asırdan kısa bir süre önce, "gökyüzü kadar büyük vadi" anlamına gelen Cañari halkı'nın şehri Guapondeleg İnka İmparatorluğu tarafından fethedildi. İnka imparatoru Tupac Yupanqui, Pumapungo (Puma Kapısı) adında büyük bir şehrin inşasını emretti. İnkalar zeki fatihlerdi ve fethettikleri kültürlerden kendi kültürlerini zenginleştirebileceğine inandıkları özellikleri özümsediler. Bu durumda, Cañari halkının astronomik ve tarımsal başarıları ortaya çıktı. İspanyollar, Peru'daki Cajamarca'yı ele geçirdikten sonra Ekvador topraklarına vardıklarında, Cañari halkı İnka işgalcilerini yenmek için onlarla bir ittifak kurmaya karar verdi. Ancak İspanyol yöneticiler acımasızdı ve hastalık getirdiler; yerli halkın bu hastalıklara karşı hiçbir savunması olmadığı için Cañari nüfusu yok oldu. İspanyollar daha sonra yakınlarda küçük bir yerleşim yeri kurdular, ancak şehrin resmi kuruluşu 1557 yılında "Santa Ana de los Rios de Cuenca" adının verilmesiyle gerçekleşti. Dünya Mirası Listesi'ne alınan tarihi merkezinin görkemli yapıları bu bölgede bulunan mermer ocaklarından çıkarılan taşlarla inşa edilmiş. Ilımlı bir iklime sahip olan bu şehir deniz seviyesinden 2350 ila 2550 metre yükseklikte bulunmakta.
Gün boyunca sürecek olan şehir turu için hareket. İlk olarak tarihi merkez gezisi. Parque Calderon etrafındaki Yeni Katedral (La Nueva) olarak anılan dev Inmaculada Concepcion Katedrali ve eski Cañari-İnka yapılarının taşları ile inşa edilen "La Vieja" Katedrali (Iglesia Sagrario); XVII. ve XVIII. yüzyıllara ait evleri ile Calle Luiz Cordero sokağı; arnavut kaldırımı dar sokaklar ve pazar alanı görülecek yerler arasında. Daha sonra, Cuenca'nın müthiş manzarasına hakim "Mirador de Turi" tepesine çıkış. Yerel bir restoranda öğle yemeğinden sonra, Ekvador'un el sanatları merkezi olarakta ünlü Cuenca'da Ekvador kökenli "Panama" şapkaları atölyesi ziyareti. 'nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne alınan Panama şapkası "toquilla" hasırı veya botanikteki adıyla Carludovica palmata kamışının lifinden üretilmekte. Panama şapkalarının kaliteli örneklerinin yapımı bir aydan fazla sürmekte. Son olarak, en özel arkeolojik ve etnografik eser koleksyonlarına sahip yerli kültürler müzesi "Museo de las Culturas Aborigenes" i ziyaret. Akşamüstü otele dönüş. Akşam yemeği yerel bir restoranda. Geceleme otelde.

Sabah, Cuenca'dan 250 kilometre ve Pasifik Okyanusu'ndan 70 kilometre uzaklıkta bulunan Guayaquil'e doğru yola çıkış. Cuenca'nın kuzeybatısında bir saat mesafede dağların ortasında, 3160 metre ile 4450 metre arasında değişen bir yükseklikte yer alan, 285 kilometrekarelik bir alanı kaplayan ve 200 den fazla gölün bulunduğu El Cajas Milli Parkı'nın keşfi. Bozulmamış bir güzelliğe sahip engebeli arazileriyle milli park, Cuenca bölgesinin içme suyunun yaklaşık %60'ını sağlar. Cuenca'nın dört nehrinden ikisi, sonunda Amazon Nehri'ne dökülen Tomebamba ve Yanuncay nehirleri Cajas'tan kaynaklanır. Bölgenin en güzel gölü olan La Toreadora'nın çevresinde "polylepis" ağacı gibi çeşitli ilginç bitkiler görülmekte. Yüksek çayır ekosistemi (páramo), El Cajas Milli Parkı'na özgü çok sayıda bitki de dahil olmak üzere, buna uygun şekilde adapte olmuş bitkileri barındırır. Birbiriyle bağlantılı yaşam alanları, çok çeşitli yaban hayatı türlerine ev sahipliği yapıyor. Yaban hayatı türleri arasında yabani at, dağ puması (kugar), kurt, tilki, kokarca, geyik, gelincik, lama, koati, kirpi ve paka bulunur. Milli park ayrıca, kondor, Curiquinga ve dev sinek kuşu gibi nesli tükenmekte olan endemik kuş türlerine ev sahipliği yapmasıyla da ünlüdür. El Cajas Milli Parkı gezisi ve kır restoranında öğle yemeğinden sonra, Guayaquil'e doğru inerken manzaraların ve ikliminin değişikliğini fark edeceksiniz. Öğleden sonra, 1537 yılında İspanyol kâşif ve fatih Francisco de Orellana tarafından kurulan ve tropikal bir iklime sahip Ekvador'un en büyük şehri, ana limanı (denizaşırı okyanus trafiğinin son noktası), ve ekonomik başkenti Guayaquil'e varış. Pasifik Okyanusu'na dökülen Guayas Nehri'nin dev deltası üzerine kurulan Guayaquil büyük bir liman kenti. Şehir turu esnasında, Guayas nehri kıyısındaki iki buçuk kilometrelik hareketli Malecon kordonu ve büyük bir alışveriş ve eğlence merkezi olan Malecon 2000'in görülmesi. Malecón 2000, tarihi modernite ile muhteşem bir şekilde birleştiriyor. Bu ikonik sahil yolu sadece yürüyüş yapmak için bir yer değil; aynı zamanda kentsel dönüşümün ve kültürel mirasın bir sembolüdür. Malecon'da, Simon Bolivar ile Jose de San Martin'in Güney Amerikayı İspanyol işgalinden kurtarmak amacı ile Guayaquil'de Haziran 1822 de yaptıkları buluşmasının anısına inşa edilen "Hemiciclo de la Rotonda" anıtı bulunmakta. Şehrin panoramik manzarasının tadını çıkaracağınız XVI. yüzyılda kurulan şehrin en eski mahallesi'nin rengarenk geleneksel evleriyle Las Peñas gezisinden sonra, katedralin bulunduğu ve adeta buranın sahipleri gibi davranan iguanaların dolaştığı şehrin kalbi Seminario Park'ının görülmesi. Guayaquil'deki modern ve tarihi binaların karışımı eşsiz bir atmosfer yaratmaktadır. Akşam yemeği yerel bir restoranda. Geceleme otelde.

Sabah uçakla, Ekvator Çizgisi'nin bitişiğinde, anakaradan 1000 kilometre uzaklıktaki tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan volkanik bir yapıya sahip Galapagos Adaları'na hareket. Galapagos takımadası, en büyükleri Santa Cruz, Fernandina, Santiago (San Salvador) ve San Cristobal olan 13 ana adadan ve 7 küçük adadan oluşmakta. Darwin'in, 1831-1836 yılları arasında Beagle gemisiyle yaptığı araştırma gezisi sonrasında, özellikle insanoğlundan korkmayan hayvanların yaşadığı Galapagos Adaları'ndaki gözlemleri biyolojik evrim fikrinin oluşmasında çok etkili olmuştu. Galapagos Adaları, dev kaplumbağalarından dolayı bu adı almıştır; eski İspanyolcada eyer anlamına gelen "galapago" kelimesi, ilk kaşiflerin kaplumbağaların kabuklarının şeklinden dolayı bu terimi kullanmış olmaları nedeniyle ortaya çıkmıştır. Galapagos'un dev kaplumbağaları, adaların eşsiz faunasının en ünlüleri arasındadır. Dev kaplumbağalar bir zamanlar dünyanın çoğu kıtasında yaşarken, Galapagos kaplumbağaları artık tüm dünyada kalan iki dev kaplumbağa grubundan birini temsil ediyor; diğer grup Hint Okyanusu'ndaki Aldabra Atolü'nde yaşamaktadır.
Yaklaşık 2 saatlik bir uçuştan sonra havaalanın bulunduğu küçük Baltra Adası'na varış. Yerel rehber tarafından karşılamadan sonra, Itabaca Kanalı'ndan Santa Cruz Adası'na geçiş. Santa Cruz Adası'nın tam ortasında bulunan en yüksek bölgesinin keşfi sırasında "Los Gemelos" adlı ikiz krater ve doğal bir yaşam alanı olan Cerro Chato rezervindeki 200 yaşına kadar yaşayabilen endemik dev kaplumbağaları ve çeşitli kuş türlerini görebilir, alışılmadık "lav tüpleri" içinden yürüyebilirsiniz. Bu "lav tüpleri" aktif volkanik hareketler varken lavların yeryüzüne çıkmak için açtığı tünellerdir. Öğle yemeğinden sonra, Puerto Ayora'nın yakınlarında bulunan ve bölgenin kara ve deniz ekosistemlerini araştıran Charles Darwin Araştırma İstasyonu ve kaplumbağağa yetiştirme merkezini ziyaret... 1964'de kurulan istasyon, adaların korunmasına destek olmak için eğitim projeleri de yürütmekte. Dev kaplumbağalarının yanı sıra dev "Prickly-Pear" kaktüs ormanı ve çeşitli kuş türlerini görebilirsiniz. Santa Cruz Adası'nın güneyindeki Galapagos Adaları'nın en büyük yerleşim yeri ve bölge turizminin merkezi Puerto Ayora'ya varış. Kasaba, adını 1926-1931 yılları arasında Ekvador'un 22. Cumhurbaşkanı olarak görev yapan, Ekvador Merkez Bankası'nı kuran Isidro Ayora'nın onuruna almıştır. Güzel ağaçlar ve bahçelerle çevrili, merkeze yakın yürüyürüş mesafesinde bir konumda yer alan otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah erken, Itabaca Kanalı'ndaki iskeleye transfer ve oradan Bartolome Adası'na tekne ile hareket. Bartolome Adası, Charles Darwin'in arkadaşı olan ve HMS Beagle gemisinde baş araştırmacı ve teğmen olarak görev yapan Sir Bartholomew James Sulivan'ın adını almıştır. Santa Cruz Adası'nın kuzeybatısında iki saat mesafede bulunan Bartolome, nefes kesen manzaralara ev sahipliği yapıyor. Bu gezi sayesinde siyah, kırmızı ve yeşil tonlarında titrek ışık veren volkanik kaya oluşumlarını görme imkanı. Küçük bir ada olan Bartolome'ye varış ve adanın tepesine kadar yürüyerek çıkış. Burada, patlama esnasında havaya sıçrayan ve boyutları 8-10 santimden başlayıp birkaç metreye kadar çıkabilen iri lav parçaları olan volkan bombalarını (tefra), "cinder" ve "spatter" tipteki volkan konilerini görebilirsiniz. Adanın tepesinden çevredeki Sullivan Körfezi, Santiago Adası, Daphne Adası ve Pinnacle Rock kayasının son derece etkileyici manzaraları izlenebilmekte. Adada ve kıyılarında deniz iguanalarını, inanılmayacak kadar güzellikteki lav kertenkelelerini, küçük boylu Galapagos penguenlerini, oyun arayan deniz aslanlarını, deniz kaplumbağağalarını, kırmızı Sally yengeçlerini, kaktüs çeşitlerini, kısa boylu çalılardan oluşan kırmızı mangrovları keşfedebilirsiniz. Adadaki pembe ve beyaz kuma sahip hilal şeklindeki kumsal boyunca yürürken, yumurta bırakmak için buraya her yıl dönen yeşil deniz kaplumbağağaları hayalini canlandırabilirsiniz. Burasıda, doğa meraklıları için muhteşem bir şnorkel noktası. Öğle yemeği teknede. Öğleden sonra, Puerto Ayora'ya ve oradan kısa bir yürüyüş ile otele dönüş. Günün geri kalan kısmı serbest. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah erken, Itabaca Kanalı'ndaki iskeleye transfer ve oradan Kuzey Seymour Adası'na tekne ile hareket. Santa Cruz, Baltra ve Mosquera adalarının kuzeyinde bulunan Kuzey Seymour Adası'na varış ve karaya çıkış. Galapagos Adaları, Pasifik Kuru Kuşağı'nda yer aldığından, takımadaların kara alanının büyük kısmı çöllerde sıkça görülen kahverengi ve gri bitki örtüsüyle kaplıdır. Bu ada, deniz kuşları için en önemli balık avlanma alanlarından biridir. Kuzey Seymour, adanın asilzadeleri olan mavi ayaklı "booby"lerin (sümsük kuşları) yaşam alanı olma ve Galapagos'ların en büyük "muhteşem fırkateyn" (fregata) kuş kolonisine ev sahipliği yapma özelliğini taşıyor. Bu şaşırtıcı kuşların erkeklerinin kursakları kırmızı, dişilerinki ise beyaz. Erkekler kur yaparken enfes kursaklarını şişirdiklerinde kocaman kırmızı bir balon oluşmakta. Adadaki yuvalama alanlarının etrafında yürürken (hareket etmeyecekleri için, mavi ayaklı sümsük kuşlarının yuvalarına basmadığınızdan emin olun) bu harika kuşların yanı sıra pelikanları, değişik martı türlerini, tropik kuşları ve çok sayıda deniz aslanını çok yakından gözlemleyebilirsiniz. Burada Galapagoslar'ın endemik deniz iguanalarını da görmek mümkün. Bunlar sırtında uzun yele bulunan bir tür deniz kertenkelesidir. Adada yaklaşık 1 saat 45 dakika süren bir yürüyüşten ve teknede öğle yemeğinden sonra, Santa Cruz'a dönüş ve adanın kuzeybatısında yer alan La Bachas plajında yüzebilir veya şnorkel yapabilirsiniz. Buradaki kum çözünmüş mercandan oluşmakta. Buraya yakın olan lagünde flamingo, balıkçıl ve diğer deniz ve kıyı kuşları beslenirken görebilirsiniz. Endemik bitki örtüsü ise kırmızı ve siyah mangrovlar, tuz çalılıklarıdır... Gezinin ardından, Puerto Ayora'ya ve oradan kısa bir yürüyüş ile otele dönüş. Günün geri kalan kısmı serbest. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Panama piskoposu Tomas de Berlanga tarafından 1535'te keşfedilen ve Darwin'in Evrim Teorisi'nin ilham kaynağı olarak bilinen Galapagos Adaları dünyanın başka hiç bir yerinde göremeyeceğiniz kendine özgü birçok biyolojik tür barındırmaktadır. Ekvator Çizgisi üzerinde bulunmasına rağmen ılımlı bir iklime sahip olan Galapagos Adaları Pasifik'in sıcak sularıyla, soğuk Humbolt akıntısının kesişme noktasında bulunduğu için çok zengin ve farklı bir sualtı yaşamına sahiptir.
Sabah erken, Itabaca Kanalı'ndaki iskeleye transfer ve oradan Santa Cruz Adası'nın doğusunda yer alan ve biri düz, diğeri meyilli iki adadan oluşan Plaza Adaları'na doğru tekne ile hareket. Kuzey Plaza Adası yalnızca bilimsel ve koruma amaçlı kullanılmakta. Takımadanın en küçük adalarından Güney Plaza ise en zengin biyoçeşitliliğe sahip olanların arasındadır. Su altından yükselmiş olan bu sarp kayalıklı küçük adalar, bir volkanın olmadığı ilginç oluşum örnekleridir. Opuntia kaktüsü ormanı ile kaplı Güney Plaza Adası, görülebilen en büyük kara Iguana popülasyonuna ev sahipliği yapmakta. Boyu 1.50 metreyi bulabilen diğer kara iguanalarının aksine bu adada yaşayan kara iguanaları Galapagoslar'ın en küçük türüdür. Her türlü bitki örtüsü ile beslenirler, ancak kurak mevsim döneminde Opuntia kaktüslerinin meyveleri ve çiçekleri sayesinde hayatta kalabilirler. Çoğu koyu kurşuni renkli olan deniz iguanalarına nazaran daha sevimli, daha renkli bir görünüme sahip. 4.5 milyon yıllık evrimin ayırdığı deniz ve kara iguanaları aralarında anlamlı farklılıklar göstermekteler. Plaza adaları ayrıca, kara iguanaları ve deniz iguanalarının yaşam alanlarının yakınlılığından dolayı, Galapagos melez iguanası bulunabilen tek yerdir. Yaklaşık iki saat süren keşif yürüyüşü esnasında deniz aslanı, mavi ayaklı boobies ve diğer deniz fırkateyn kuşları gibi çok sayıda kuş türü de gözlemlemek münkün. Teknede öğle yemeğinden sonra, turkuaz sulara sahip doğal olarak korunaklı bir koy olan Punta Carrion'da renkli tropikal balıklar, vatoz ve diğer deniz canlılarını görebileceğiniz şnorkel yapma imkanı. Gezinin ardından, Puerto Ayora'ya ve oradan kısa bir yürüyüş ile otele dönüş. Günün geri kalan kısmı serbest. Akşam yemeği yerel bir restoranda. Geceleme otelde.

Sabah, otelde serbest zamanın veya Puerto Ayora'da son alışverişleriniz için serbest zamanın ardından öğle saatlerinde Baltra Havalimanı'na transfer ve Quito'ya uçuş. Varışı takiben Quito Mariscal Sucre Havalimanı'nın yakınlarındaki otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Kahvaltının ardından havalimanına transfer ve Air Europa Hava Yolları'nın UX 138 no.lu uçuşu ile saat 11:35'te Madrid'e hareket.

Saat 05:00'te Madrid'e varış ve oradan Air Europa Hava Yolları'nın UX1683 uçuşu ile saat 09:10'da hareket ederek, saat 13:55'te İstanbul Havalimanı'na varış.