Başlangıç Günü
27 Nisan Pazar günü saat 23:45'te İstanbul Havalimanı'nda buluşma.
28 Nisan 2025 Pazartesi İstanbul - Tebriz
Türk Hava Yolları'nın TK882 no.lu uçuşu ile saat 03:10'da hareketle saat 06:20'de İran'ın kuzeybatısındaki Sehend dağının kuzeyinde ve 1350 metre yükseklikte bulunan ülkenin ikinci büyük kenti Tebriz'e varış. Karşılama, otele transfer ve yerleşme. Dinlenmenin ve sabah kahvaltısının ardından, şehir turu için hareket. İlhanlı devleti (1258-1335) nin kurucusu Hülagu Han'ın oğlu Abaka Han devrinde İmparatorluğun başkenti olarak seçilen Tebriz, diğer oğlu Ahmed Teküder zamanında (1282-1284) dönemin en önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelmiş. Ardından, 1340-1514 yılları arasında Dogu Anadolu, Azerbaycan ve Irak'ta hüküm süren bir Türkmen hanedanı olan Akkoyunlular'ın ve daha sonra Karakoyunlular'ın hakimiyetine geçer. 1469'dan sonra, Azerbaycan ve Iran'a hakim olan Uzun Hasan, Karakoyunluları yenip bu devleti ortadan kaldırarak, hükümet merkezini Diyarbakır'dan Tebriz'e taşır. XVI.yüzyılın hemen başında İran'da büyük bir değişiklik olmuş. Akkoyunlu Hanedanı, yerine yine Türkmen olan Safevi Hanedanı'nın saltanatı başlamış. 1736 yılına kadar İran'ı yönetecek olan Safeviler, "şiiliği" benimserler. 1501'den itibaren Tebriz'i başkenti yapan Safevi hanedanının ilk hükümdarı Şah İsmail, bütün İran'ı içine alan ve Ceyhun'dan Basra Körfezi'ne kadar uzanan büyük bir devlet kurar. Zengin bir geçmişe sahip olan Tebriz, Safevi döneminde İsfahan ve Kazvin gibi dokumacılık sanatı ile kendini tanıtır. Tebriz, İpek Yolu üzerinde bulunmasından dolayı tarih boyunca batıyı doğuya bağlayan zengin bir ticaret merkezi olup, "Doğu'nun Kapısı" olarak nitelendirilmiş. Günümüzde Doğu Azerbaycan Eyaleti'nin başkenti olan Tebriz, eyaletin alçak kesimleri arasında yer alan özel bir coğrafi konumuna sahiptir.
Şehir turu esnasında etnolojik ve arkeolojik eserler barındıran, ülkedeki en zengin koleksiyona sahip müzelerden biri olan Azerbeycan Müzesi ve kentin meşhur tarihî mekanı olan Mescid-i Kabud ziyaretleri. 1465 yılında Karakoyunlu hükümdarı Muzaferiddin Cihan Şah tarafından yaptırılan ve mavi çinilerinden dolayı "Gök Mescid" ve "Mavi Cami" diye tanınan yapıt birçok depremden zarar görmüş fakat iyi bir şekilde restore edilmiş. Daha sonra, bütün İran Azerbaycanı'nın ticaret merkezi olan 27 hektar alana sahip tarihî kapalı çarşı (Bazar-e Tabriz) gezisi. Dünyanın en büyük kapalı çarşılarından biri olan yapı,
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınmış. Kapalı Çarşı'nın arkasında, son derece görkemli bir yapı olan Cuma Camii, çarşının karşısında ise Tebriz Meşrutiyet Binası bulunmakta. Din adamlarının ve aydınlarının öncülük ettiği meşrutiyet hareketi, 1906 yılında ilk defa milli bir meclisin ve meşrutiyet hükümetinin kurulmasıyla sonuçlanmış. Yaklaşık 400 şair, bilge ve mutasavvıfın defnedildiği Maqbaratoshoara Şairler Mezarlığı gezisi. İran ulusal destanlarının önemli şaiiri Asadi Tusi (999-1072) buraya defnedilen ilk şaiirdir. Şiirlerini Farsça ve sonra Azerbaycan Türkçesi ile yazan ve 18 Eylül 1988'de vefat eden Muhammed Hüseyin Şehriyar ise, Şairler Mezarlığı'nda defnedilen son şaiirdir. Şehriyar'ın ölüm günü, Şiir ve Edebiyat Milli Günü ilan edilmiş. Kalenin kalıntıları ve meşhur El Goli (El Gölü) Parkı gezisinden sonra otele dönüş. Öğle yemeği yerel bir restoranda. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
29 Nisan 2025 Salı Tebriz - Sultaniye - Zencan
Sabah, Batı Azerbaycan Eyaleti'ne doğru hareket. Burada bulunup,
Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve büyük bir simgesel önem taşıyan Taht-ı Süleyman gezisi. Eski Pers dininde suyun büyük bir kutsiyeti olmasından dolayı gölün kıyısına inşa edilmiş. Zamanla değişen kültürleri ile Sasaniler ateşe de büyük kutsiyet yüklemişler ve Zerdüştîlik döneminde ateşe tapmışlardır. XVI. yüzyılda Safeviler buradaki yapılarda bir dizi onarım faaliyetleri düzenlerler. Değişik dönemlere ait olağanüstü bir mimari yapı sergileyen Taht-ı Süleyman ören yerinde Zerduşt dinine ait olan fakat İlhanlılar tarafından kısmen tekrar inşa edilen ateş tapınağını, eski sarayların kalıntılarını ve Anahita'ya ithaf edilen Sasani tapınağını keşfedeceksiniz. Taht-ı Süleyman alanı yaklaşık 3 bin yıllık Fars kültürünün ve dini inanışlarındaki sürecin olağanüstü bir kanıtıdır. Zencan'ın yakınlarında bulunan Sultaniye gezisi için yola devam. Sultaniye, 19 Temmuz 1304 yılında tahta oturan ve 13 Aralık 1316 tarihînde burada vefat eden İlhanlı hükümdarı Olcaytu Han'ın saltanatı döneminde, İpek Yolu üzerindeki özel konumundan dolayı başkent olur. Olcayto 1305 yılında Sultaniye'yi ihtişamlı bir şehir yaparak dünyanın en görkemli yapılarından birinin temelini atmış ve Sultaniye Kümbetini on sene içinde bitirtmiş. 1384'te Timurlenk tarafından yıkılan şehrin tek kalıntısı ise Olcaytu'nun muhteşem türbesidir. Sekiz köşeli gövde üzerinde yükselen, fîruze ve lacivert renkli çinilerle kaplanmış olan devasa türbe, sanat ve inşaat tekniği bakımından eşsiz bir şaheserdir. 1930 yılında, Şiraz kentinde İranlı şair Hâfız'ın kabrini tasarlayan Fransız arkeolog ve mimar André Godard, yapının kubbesi ile ilgili "Çiniler ile kaplı olağanüstü kubbe kesinlikle bir çifte kubbedir" demiş. Arasında boşluk olan çift çeperli kubbe İran'a özgü bir yapı tekniğidir. Sultaniye kubbesi, İran'da en eski çift katmanlı kubbeye sahip binadır.
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınmış bu etkileyici türbeyi gezdikten sonra Zencan eyaletinin yönetim merkezi olan ve nüfusunun büyük çoğunluğu Azeriler'den oluşan Zencan'a hareket. Varışı takiben, İran'daki bir Türkmen kolu olan Kaçarlar tarafından inşa edilen ve Antropoloji müzesine dönüştürülen Rakhtshooi Khaneh adlı tarihî geleneksel çamaşırhane binasını gezdikten sonra otele yerleşme. Öğle yemeği yerel bir restoranda. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
30 Nisan 2025 Çarşamba Zencan - Hemedan - Kirmanşah
Kahvaltının ardından, Zagros Dağları'nın doğusunda, Elvend Dağı'nın eteğinde ki bereketli bir ovada yer alan, üç yanı dağlarla çevrili Hemedan'a hareket. Hareketli bir tarihe sahip olan Hemedan, Herodotos'tan öğrenildiğine göre Kral Deiokes tarafından M.Ö.VII. yüzyılda Med İmparatorluğu'nun başşehri "Ekbatana" olarak kurulmuş. Hemedan adı Asur çivi yazılı tabletlerinde Amadana, I. Darius dönemine ait Bisütun kitabesinin Eski Farsça kısmında Hağmatana ve Elamca kısmında Agmadana olarak da geçer. İran'ın batısı, kuzeyi ve kuzeybatısında yaşamış olan Medler'in Babilliler'le birlikte Asurlular'ı yenmeleri üzerine şehir önem kazanmış. Asurlular'ın başşehri Ninevâ'dan elde edilen ganimetler sayesinde, Ekbatana güzelleştirilip, Asur tarzında büyük saraylar ile donanmış. Ahameniş II. Kyros burayı yazlık başşehir olarak seçer. Ahameniş saltanatına son veren İskender'in üs olarak kullandığı şehir komutanları tarafından yağmalanmış. M.S. III. Yüzyılda, Büyük İskender İmparatorluğu'nun parçalanmasının ardından Partlar'ın başşehri olur. Sasaniler döneminde ise önemini kaybeden Hemedan, 642 yılındaki Nihavend Savaşı'ndan sonra Müslüman hâkimiyetine girer. Sürekli el değiştiren Hemedan, genellikle başşehir hüviyetini koruyup saray, medrese ve camilerle donatılmış. XI. yüzyılda Büyük Selçuklular tarafından alınan kent, İlhanlılar'dan sonra özellikle Timur'un seferleri sırasında tamamen tahrip olmuş. Safevi devleti döneminde ise şehir altın çağını yaşayarak çok gelişir. Osmanlılar tarafından kısa bir süre alınan Hemedan, 1732'de yapılan barış antlaşması ile tekrar İran'a bırakılır. I. Dünya Savaşı sırasında Rus ve İngiliz işgalinde kalarak Türkiye'ye karşı bir üs olarak kullanılan şehir, Osmanlılar'la bu devletler arasında birkaç defa el değiştirir. Savaş sonrasında ise İngilizler tarafından İran'a bırakılır. Hemedan'ı birçok şair ve âlim meşhur etti. İbni Sina ve Baba Tahir bunların başında sayılabilir. Buhara yakınlarında 980'de doğan ve 1037'de Hemedan'da vefat eden, Batı'da Avicenna adıyla tanınan en büyük İslam bilginlerinden olan, felsefeci, bilimadamı ve hekim Ebu Ali İbn Sina ve tasavvufi nitelikte şiirler yazan rubai ustası Baba Tahir Üryan mezarlarını ziyaret. İranlı Yahudiler için en önemli hac yeri olan Ahaşveroş (I. Xerxes) un karısı kraliçe Ester ve akrabası Mordekay türbeleri gezisi. İran'daki Yahudi cemaati, M.Ö. VIII. yüzyılda, ilk Yahudi diasporasına kadar uzanan çok eski kökenlere sahiptir. Son olarak, Abbasabad vadisindeki Darius (M.Ö..550-486) ve I. Xerxes (M.Ö..486-65) zamanında oyulan ve her biri eski Farsça, Babil ve Elam dillerinde, küneiform şeklindeki "Ganjnameh" adlı iki yazıtın gezisi. Akşamüstü Kirmanşah'a varışı takiben otele yerleşme. Öğle yemeği yerel bir restoranda. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
01 Mayıs 2025 Perşembe Kirmanşah - Bisütun - Ahvaz
Kirmanşah Zağros sıradağlarının kuzeybatısında Sasaniler döneminde kurulmuş. III. Şapur'un kardeşi'nin (veya oğlu) burada vali olarak görev yaptığı dönemde, IV. Behram'ın unvanı olan Kirman-Şah ismini alan kent, Sasani hükümdarları için sayfiye yeri olarak kullanılırdı. Kentte ve civarındaki tarihî eserler III.-VII. yüzyıllar arasındaki Sasaniler döneminden kalmadır. Kahvaltının ardından, Kirmanşah'ın simgesi haline gelen kaya kabartmalarıyla ünlü Taq-e Bostan gezisi için hareket. Sasani döneminin en zarif ve iyi korunmuş örneklerinden olan bu kabartmalar arasında, II. Ardeşir ve III. Şapur'un taç giyme törenleri; Ahura Mazda ve Mitra eşliğindeki II. Ardeşir'in tahta çıkışı; eyvan biçiminde oyulmuş bir mağarada III. Şapur'un töreni ve ikinci bir eyvanda hükümdarın av sahneleri; Ahura Mazda ve Anahita eşliğindeki II. Hüsrev Perviz'in taç giyme törenini betimleyen kabartmaları görebilirsiniz. Ardından, Türk ve İran edebiyatında konu olan Ferhat ile Şirin'in efsanesinin geçtiği toprakların keşfi için hareket. Tarih boyunca birçok uygarlığa evsahipligi yapan bölge, aynı zamanda Ferhat ile Şirin'in hazin öyküsünün geçtiği yerdir. Ferhad ile Şirin hikayesinde hükümdar Mehmene Banu, yeğeni Şirin'e aşık olan Ferhat'ı yanına çağırarak, aşılması ve delinmesi imkansız zannedilen efsanevi Bisütun dağını delerek arkasındaki suyu şehre taşıdığında Şirin'i ona vereceğini vaat eder. İşe koyulan Ferhad, Bisütun dağını delmeye başlar. Delmeye çabalarken de her gün kanlı göz yaşları dökerek Şirin'in anmakta ve onun hayalini kurmaktadır. Ferhat'ın Şirin'i özleyen ve hayal eden kanlı göz yaşları toprağa düştükçe laleler yetişmektedir. Bisütun adı verilen dağı aşkı için delerek suyu getirdiği halde, bir kötü kadın Ferhat'ın yanına gelerek Şirin'in akan suda boğulduğunu söyler. Bu yalan habere inanan Ferhat dağları deldiği gürzü havaya fırlatır ve yere düşen gürzün altında kalarak intihar eder. Ferhat'ın ölüm haberini alan Şirin de bir hançerle kendini öldürür. Bisütun dağı efsanevi bir dağ olmakla birlikte, dik kayalardan oluşan, çarpıcı görüntüsü nedeniyle eski çağlardan beri bir kült ve tapınma merkezi olmuş ve bu nedenle Tanrılar Dağı diye anılmıştır.
Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Bisütun Dağı'nın kayalıkları arkeolojik kalıntıları ile meşhurdur. Baş anıt, efsane Ahameniş imparatoru I. Darius'un M.Ö. V. yüzyılda Pers imparatorluğu tahtına çıktığı zaman yaptırılan kabartma ve çivi yazısıdır. Bu alanda bir aslan derisi üzerinde yatan Herkül heykelini de görebilirsiniz. Gezinin ardından, güneye doğru yola devam. Akşamüstü Ahvaz'a ve otele yerleşme. Öğle yemeği yerel bir restoranda. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
02 Mayıs 2025 Cuma Ahvaz - Susa - Şuşter - Ahvaz
Karun nehrinin kıyısında kurulu Ahvaz, antik bir medeniyet (M.Ö. 4000 yılının başlarından - M.Ö. 646) olan tarihî Elam Krallığı'nın bir parçasıydı. Önemini Emeviler ve Abbasiler devrinde de koruyan Ahvaz, Abbasiler devrinde şeker sanayinin önemli bir merkezi olarak Asya'nın büyük bir kısmının şeker ihtiyacını karşılamaktaydı. XX. yüzyılın başlarında Mescid-i Süleyman bölgesinde petrol bulunmasıyla Ahvaz yeni gelişmelere sahne oldu ve dolum tesislerinin bulunduğu Abadan'a döşenen boru hattı için istasyon vazifesi görmeye başladı. 1926'da Huzistan eyaletinin merkezi oldu. İran'ı baştan başa kaplayan demiryolunun 1929'da Huzistan bölgesine bağlanması ve Karun nehrinin Ahvaz'da yaklaşık 1500 metre uzunlukta bir demir köprü ile aşılması bölgeye büyük canlılık kazandırdı. Bölgede bugün petrolle ilgili sanayi tesisleri yanında dokuma ve şeker fabrikaları bulunmakta. Sabah, antik Elam Krallığı'nın barındırdığı
Dünya Mirası Listesi'ndeki üç yer olan Susa, Şuştar ve Çoğa Zenbil'i keşfetmek üzere hareket. Krallığın ilk merkezi Susa (Şuş) M.Ö. yaklaşık 2700'lü yıllarda kurulmuş. Bu dönemde İran'da ortaya çıkan ilk siyasi kuruluş Elamlılar'ın kültürel, askeri ve siyasi açıdan en fazla ilişki veya mücadele içinde bulundukları halk ise Sümerler olmuş. Fakat barış içerisinde yaşadıkları ve birbirlerini kültürel anlamda etkiledikleri dönem daha fazladır. Ayrıca Akad, Babil ve Asurlular'la da ayrı dönemlerde karşılıklı etkilenmişler. M.Ö. 646'da Asur kralı Asurbanipal'in kentte yarattığı tahribatın etkileri uzun yıllar sürmüş. Susa, Elam Krallığı'nın Asurlular tarafından yıkılması sonucunda Büyük Ahameniş Kralı II. Kyros döneminde Persler'in eline geçer. kent, II. Kyros'un eski başkenti olan Pasargad ve Babil arasındaki coğrafi konumu nedeniyle M.Ö. 521'de I. Darius İmparatorluğu'nun idari başkenti olur. Şavur Nehri'nin iki tarafında I. Darius ve daha sonra II. Artaxerxes (Ardeşir) (M.Ö. 404-358) tarafından karşılıklı konumlanmış iki saray yapısı inşa edilir. Eski Ahit'te birkaç defa bahsedilen Susa'da da, II. Babil Kralı Nabukadnezar (M.Ö. 605-562) zamanında yaşamış, Yahudileri Babil esaretinden ilmi ve kehanetleriyle kurtarmış olan Danyal Peygamber'in kabri bulunmakta. Kral Untaş-Napirişa devri Elam mimarisinin zirveye ulaştığı dönem sayılmaktadır. M.Ö. XIII. yüzyılda Elam hükümdarı Untaş-Napirişa, Susa'nın güneydoğusunda Dur-untaş'da surlarla çevrili kutsal bir alanın ortasında, Elam sanatına özgü merdivenleriyle Çoğa Zenbil zigguratını ve bir sarayı inşa ettirir. Bütün Elam tarihinin en önemli yapısı olan ziggurat, türünün bilinen en büyük örneğidir. Yılın büyük bir kısmında yüksek sıcaklıklara maruz kalan bölgede, nehirlerden faydalanılarak sulama yöntemlerinin geliştirilmesiyle iklimin yumuşatılması ve tarım alanlarına su taşıyabilmesi sağlanmış. Suyun doğal kaynak olmadığı bir bölgede, önemli yapılanmalarla suyun optimum kullanımı bilim ve sanatın eseridir. Karun nehri üzerinde yer alan ada şehir Şuşter bu uygulamanın en güzel örneğidir. Sasani döneminde yaz başkenti olarak seçilen Şuşter'de yapay olarak şehrin etrafından dolanan bir nehir inşa edilerek düşmanlara karşı sular ile dolu bir hendek oluşturulmuş. Baraj, tünel, şelale ve değirmenlerden oluşan bu dahiyane sanat eseri ve inşaat mühendisliği eseri yapıtın izleri Büyük Darius zamanına kadar dayanmakta. Öğle yemeği yerel bir restoranda. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
03 Mayıs 2025 Cumartesi Ahvaz - Bişapur - Şiraz
Kahvaltının ardından, bir petrol sahasından geçerek, Persis (Pars ya da Fars) ve Elam arasındaki tarihî kral yolu üzerinde bulunan, günümüz Faliyan şehrinin güneyinde yer alan Bişapur antik kenti gezisi için yola çıkış.
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan, "Güzel kent" anlamına gelen Bişapur ismini I. Şapur'dan alıyor. Şuşter'deki köprü gibi Bişapur ve sarayı, Roma imparatoru Valerian'ın 260 yılındaki yenilgisinden sonra yakalanan Altıncı Lejyon (Legio VI Ferrata) a ait Romalı askerler tarafından inşa edilmiş. Sürekli iç ve dış savaşlarla mücadele eden Roma ordusu zayıflarken bir krallıktan imparatorluğa (224-658) dönüşen Sasaniler ise, kurucu I. Ardeşir'ın on altı, oğlu I. Şapur'un yaklaşık otuz yıllık hükümdarlığıyla istikrarlı bir şekilde yönetilmekte ve güçlenmekteydiler. Roma imparatorluk tarihinde ilk kez bir Roma İmparatoru esir alınmış ve düşman topraklarında köle statüsü içinde yaşamış. Daha sonra derisi yüzülmek suretiyle öldürülmüş. I. Şapur, Roma imparatorlarına karşı kazandığı zaferlerini herkesin bilmesi ve hatırlaması için, Roma'yı küçük düşüren kabartmalarda söz konusu üç imparatora karşı kazandığı zaferlerini tasvir ederek ölümsüzleştirmiş. Bu kabartmalar Fars eyaletindeki üç kent arasına yerleştirilmiş: Darab'da bir, Bişapur'da üç, Nakş-i Rüstem'de bir tane bulunmaktadır. Bişapur'daki Roma'ya karşı üçlü zaferini anlatan büyük tarihî kabartmalar, Şapur nehrinin aktığı ve "Tang-e Chogan" olarak bilinen boğazın kenarlarını süslemekte. Ayrıca, I. Şapur'un Sasani başkentinin önemli kalıntıları arasında Anahita tapınağı bulunmakta. Adı "pak ve temiz" anlamına gelen Anahita, Fars edebiyatında çeşitli şekillerde tasfir edilmiş, suyun koruyucu tanrıçasıdır. Buna göre Anahita yeryüzünde tüm su kaynaklarının baş kaynağı ve tüm verimliliklerin sebebidir. Zerdüştîliğin kutsal metinleri olarak kabul gören Avestâ'da, bu tanrıça harikulade bir güzelliğe sahip, selvi boylu ve oldukça cazibeli genç bir kız nitelemesiyle görülür. Pers kitabelerine bakılırsa, oldukça eski dönemlerden başlayarak, Anahita adına özel tapınaklar yapılmakta idi. Kültü II. Artaxerxes (Ardeşir) döneminde önem kazanmış. Anahita tapınakları, Pers rahibeler için de birer inzivaya çekilme ve tanrıya yakınlaşma yerleri biçiminde kabul edilmekteydi. Anahita'nın dinî ayinleri, büyük ışık tanrısı Mithra'nın dinsel törenleriyle birlikte yapılırdı. Gezilerin ardından, bir kaç geçitten geçip, meşe ağaçları ile kaplı Zagros dağlarını aşarak, Şiraz'a doğru yola devam. Yaklaşık iki saatlik bir yolculuktan sonra akşamüstü 1.600 metre yükseklite, Zağros dağları arasındaki bir plato üzerinde yer alan Fars eyaletinin başkenti Şiraz'a gelerek otele yerleşme. Öğle yemeği yerel bir restoranda. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
04 Mayıs 2025 Pazar Şiraz
İlk yerleşimler Ahameniş dönemine dayanırken, Şiraz'ın önemli bir kent olarak tarihe geçmesi Sasaniler dönemine rastlıyor. Sasanilerin merkezi İstahr 684'de Emevilerin eline geçmesinden sonra Şiraz 693'te başkent olur. IX. Yüzyılda Abbasiler döneminde Saffarîler'in ve Büveyhîler'in hâkimiyetine girdikten sonra, 1062 yılında Selçuklu hanedanının idaresine girer. XII. yüzyılın ilk yarısında şehri yöneten güçlü Selçuklu emîrleri Şiraz'da önemli imar faaliyetlerinde bulunurlar. XII. yüzyılda, Salgurlu Atabegleri döneminde, ülkenin önemli bir sanat merkezi konumuna gelen Şiraz, Moğollar'la dostane ilişkiler kurması sayesinde Moğol istilasını zarar görmeden atlatır. İlhanlılar'ın egemenliği altına giren Fars eyaleti, 1300 yıllında Çağataylılar tarafından yağmalanır. Büyük zarar gören Şiraz yeniden toparlanır. 1325 ve 1347 yıllarında burayı ziyaret eden İbn Battûta şehrin bağ ve bahçeleri, çeşme, cadde ve pazarlarından övgüyle söz eder. Moğol ve Timur dönemlerinde büyük gelişme gösteren şehir, Karakoyunlu ve Akkoyunlular'ın, 1503'te ise Safeviler'in eline geçer. XVI. yüzyıl Şiraz minyatürlerinin şöhrete kavuştuğu bir dönemdir. Nadir Şah'ın 1747'de öldürülmesinden sonra başlayan taht kargaşası Kerim Han'ın 1749'da Zend Hanedanı'nı kurmasıyla sona erer. Kerim Han, Şah Abbas'ın İsfahan'da yaptığı gibi Şiraz'ı geliştirmek ve büyük eserler yaratmak istemiş. 1794'e kadar süren Zend hanedanından sonra Ağa Muhammed Han Kaçar hanedanını (1794-1925) kurmuş ve başkenti Tahran'a taşımış. Kadim Pers medeniyetinin en önemli şehirlerinden, çölün ortasında yer alan yemyeşil Şiraz çok sayıda tarihî eseri ve yetiştirdiği birçok şair ile İran'ın kültür başkentidir.
Gün boyunca, bir zamanlar güllerin, bülbüllerin, aşkın, şarabın ve Sufi şair Sadi ile sevgi ve mutluluk şairi Hâfız'ın şehri olarak bilinen Şiraz gezisi: III. İsmail'in Safevi tahtına çıkarılmasını destekleyen ve 1765 yılında Şiraz'ı başkent yapan Kerim Han'ın inşa ettirdiği, tuğladan yapılmış, şehrin en büyük yapısı olan Arg-e Kerim Han kalesi (dıştan); büyük bir saygı ile halk tarafından sürekli ziyaret edilen ve çiçekli bir bahçenin ortasında bulunan, "Hafıziye" olarak bilinen Fars dili ve edebiyatının büyük ustası Hâfız Şirazi'nin Türbesi; en çok bilinen, en çok övgüler alan Bostan (Sadiname) adlı eserini ve bir yıl sonra Gülistan adlı eserini yazan ve bu eserleri sayesinde kısa zamanda şöhreti ülkesinin dışına taşan, 98 yaşında ölen Sadi Şirazi'nin Türbesi; dış duvarları Şiraz ekolüne has çinilerle kaplı, vitraylarından süzülen ışığın oluşturduğu renk cümbüşünün sütunlar arasından süzülerek renkli ışık oyunu oluşturan, tarihi XIX. yüzyıla dayanan bir Kaçar eseri olan Nasır el-Mülk Camii; XIX. yüzyılda inşa edilen Narenjestan-e Ghavam sarayı; dış cephesindeki çinili süslemelerde Yusuf ve Züleyha, Ferhat ile Şirin tasvirleri yapılmış olan köşk ve
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan, cenneti ve ebediyeti temsil eden Cennet Bahçesi Eram (İrem) Bahçesi; Kerim Han'ın 1773 yılında inşa ettirdiği Vekil Camii ve hemen yanındaki Bazaar-i Vekil kapalı çarşısı; altından geçerek yola çıkan yolcunun Şiraz'a güvenli bir şekilde geri döneceğine inanılan Şiraz'ın girişindeki Kur'an Kapısı … Öğle yemeği geziler sırasında. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
05 Mayıs 2025 Pazartesi Şiraz - Persepolis - Pasargard - Yezd
Kahvaltının ardından, Büyük Pers İmparatorluğu'nun kalbine hareket. Parsalar, günümüz Fars eyaleti olan Parsa'ya M.Ö. 2000'lerde yerleşip uzun yıllar Med hâkimiyetinde yaşadılar. M.Ö. 550'de Pers İmparatorluğunun kurucusu II. Kyros Med hâkimiyetini yıktı. M.Ö. 539'd Babil'i de yıktı. Lidya ve İonya'yı ele geçirdi. Asurluların ve Babillilerin sürgün ettiği kavimlerin yurtlarına dönmelerine izin verdi. Bunların başında Yahudiler geliyordu. Yerine geçen oğlu II. Kambyses Mısır'ı ve Lidyalıları kendine bağladı. I. Darius zamanında ise Makedonya sınırlarına doğuda İndus bölgesine ulaştılar. Ancak onun batıyı fethetme isteği Pers İmparatorluğu'nun sonunu hazırladı. Darius, Maraton Savaşı'nda (M.Ö. 490) Atina ordusuna karşı ağır bir yenilgiye uğradı. Pers savaşları olarak geçen bu dönem, Perslerin yenilgisiyle M.Ö. 479'da sona erdi. Giderek artan iç isyanlar sonucu imparatorluk zayıfladı. M.Ö. 330 yılında III. Darius'ün ölümüyle Pers tahtında hak iddia eden Büyük İskender'in hâkimiyetine girerek tarih sahnesinden silindi.
Dünya Mirası Listesi'ne alınmış Perslerin önemli merkezleri Persepolis ve Pasargad'ın keşfi. İlk olarak, Şiraz'ın doğusunda yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta bulunan Persepolis gezisi. M.Ö. yaklaşık 518 yılında I. Darius tarafından kurulan Persepolis, oldukça geniş bir alana yayılan Pers-Ahameniş imparatorlarının idari, tören ve ibadet merkezi olarak inşa edilmiş. Zerdüştîliğin işaretleriyle dolu. Büyük Darius olarak anılan "kralların kralı" I. Darius'un yarı doğal yarı sunî 450 x 300 metre boyutlarında büyük bir teras üzerinde inşa ettirdiği ve 150 yıl süren çalışmalarla tamamlandığı tahmin edilen muazzam Apadana sarayının kalıntılarının yanı sıra, bir kaç kilometre ötede Ahameniş imparatorlarının nekropolü olan Nakş-ı Rüstem'ın keşfi. Falezde yan yana oyulmuş en meşhur anıt mezarların Xerxes, I. Darius (üzerindeki kabartmada kral ve tanrı Ahura Mazda bulunuyor), I. Artaxerses (Ardeşir) ve II. Darius'a ait olduğuna inanılmakta. Ören yeri ayrıca, Elam, Akemenid ve Sasani dönemlerinden kalan güzel kaya kabartmalarını da barındırmakta. I. Şapur at üzerindeyken Roma İmparator Valerian'ın yerde diz çökmüş esir halini gösteren ve I. Şapur'un zaferini ölümsüzleştiren bir diğer kabartmada burada bulunmakta. Daha sonra, Pers-Ahameniş döneminin en erken mimari örneklerini yansıtan Pasargad'ı ziyaret. Pasargad, Milat'tan önce VI. yüzyılda "Büyük Ahameniş Kralı" unvanı ile tarihe geçen ve Med hâkimiyeti yerine Pers hâkimiyetini kuran II. Kyros tarafından kurulup Ahameniş İmparatorluğu'nun ilk başkenti olmuş. M.Ö. 530'da Büyük Kyros'un ölümüyle yarım kalan inşa faaliyetleri I. Darius zamanında tamamlanmış. Müstahkem terası olan Tall-e Takht ve sarayın bazı kalıntıları görülebilmekte fakat en görkemli kalıntının çok iyi korunmuş II. Kyros'un anıt mezarı olduğu şüphesiz. Gezinin ardından, Yedz'e doğru yola devam. Yolun üzerindeki Abarkuh'da, yaklaşık 4500 yıllık tarihi ile dünyanın en eski ağaçlarından biri olan ve boyu 25 metreyi, gövde çapı ise 11.5 metreyi bulan Ahura Mazda'nın simgesi "Zerduşt Sarv" adlı dev bir servi ağacını görmek mümkün. Akşamüstü Yedz'e gelerek otele yerleşme. Öğle yemeği yerel bir restoranda. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
06 Mayıs 2025 Salı Yezd
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan Yezd, çölün ortasında yaşamı için kısıtlı kaynakları en iyi şekilde değerlendiren kent olarak tanınıyor. Nitekim kentin "Kanat" adı verilen kuyu sistemi, camileri, hamamları, çarşıları, geleneksel evleri, Zerduştîlerin tapınakları, eski bahçeleri ve hemen tamamı kerpiçten inşa edilen kentin geleneksel dokusu, çölün zor şartlarına galip gelmenin birer örneğidir. Yezd, Lut çölünün kuzeyini güneyinden ayıran çizgide, en eski medeniyet unsurlarını kendi içinde barındırmayı başarmış. Bütün gün sürecek olan Yezd ve çevresi gezisi esnasında XIV. yüzyılda inşa edilen ve kendine has bir mimari sergileyen Jameh-Cuma Mescidi; yeşilliğin bulunmadığı labirent sokaklardaki yüksek duvarlı kerpiç evleriyle asırlardır sadece toprak rengini sergileyen ilginç Fahadan mahallesi; XIX. yüzyılda inşa edilen ve geleneksel kapıları, renkli camları, çölün yakıcı ve kurak havasına karşı havalandırma ve soğutma için kullanılan ve "badgir" diye adlandırılan çok sayıda rüzgar kulesi barındıran, İran'ın en iyi korunmuş evlerinden biri olan Han-ı Lari; XII. yüzyılın başlarından kalma "on iki imam türbesi" anlamına gelen Maghbareh-ye Davazdah Emam ve hemen yanında derin bir kuyu olan Zendan-e Eskandar yani İskender'in Zindanı görülecek yerler arasında. Yer altına kazılarak içindeki su kaynaklarından beslenen ve suyun akışı sağlamak için yapılan tünel ve kuyudan oluşan,
Dünya Mirası Listesi'de bulunan kanat sistemi Yezd yöresinin en ilginç eserlerinden biridir. Kurak bölgelerde suları toplamak için oluşturulan ve yeraltı sularını yüzeye çıkaran kehriz uygulaması, eski çağlardan beri kullanılmaktadır. Eski İranlılar'ın kültüründe suyun kutsal olduğuna inanılırdı ve bu nedenlede korunması için bir çok sistem geliştirilmişti. Çöl şehri Yezd, Müslümanlarla yan yana yaşayan büyük Zerduşt topluluğuyla, İran'daki İslam öncesi Zerduşt kültürünün en yoğun hissedildiği yerdir. Öğleden sonra, Zerduştîlerin 3000 yıldır sönmeyen kutsal ateşin yandığı ve 1940 senesinde Ardakan'daki orijinal yerinden nakledilen yeni Ateşgede tapınağını ziyaret. İhtişamlı kapı ve minarelere sahip Yezd'in ünlü çarşısındaki Emir Çakmak kompleksinden sonra, 250 yıllık ve 33 metrelik Yezd'ın en yüksek badgir-rüzgar kulesinin bulunduğu, İran'ın
kaydına alınan dokuz bahçesinden biri olan Devletabad Bahçeleri gezileri. Şehrin dışında bulunan ve 1978 yıllında yasaklanana kadar Zerduştîlerin ölülerini akbabalara terk ettikleri "Sessizlik Kuleleri"ni ziyaret. Zerduşt inançlarına göre hava, toprak, ateş, su kutsaldır ve cesetlerle doğayı kirletmemek gerekir. Öğle yemeği geziler sırasında. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
07 Mayıs 2025 Çarşamba Yezd - Nain - İsfahan
Kahvaltının ardından, Tahran-Yezd-İsfahan yollarının kavşağında bulunan ve dokumacılık ile tanınan Nain şehrine hareket. Bir hipostil, iç avlu ve çok zarif tuğla, çini ve taş oymacılığıyla özel bir dekorasyon sergileyen, İran'ın en eski camilerinden olan Mescid-i Cuma'yı ziyaret. İnşaası IX. yüzyıla Abbasi dönemine uzanan caminin iç mekanları ise, tuğla işçiliği ve çini parçalarının birlikte kullanımıyla meydana gelen süslemelerin gösterdiği gibi XI.-XII yüzyılda hüküm süren Büyük Selçuklular dönemine aittir. Eskiden camiye su getiren bir dizi tünele bağlı olan caminin bodrum katının aslında bir Zerduşt tapınağı olarak kullanılmış olabileceği düşünülmektedir. Gezinin ardından, İsfahan'a doğru yola devam. Zagros sıradağlarının eteklerinde uzanan ülkenin üçüncü büyük şehri muhteşem İsfahan'a varışı takiben, Türk ve İran tarihi için çok önemli bir merkez olan etkileyici şehrin keşfi. Ahameniş ve Sasaniler zamanında önemli bir şehir olan İsfahan'ın en gelişmiş dönemleri XI. yüzyılda Selçuklu İmparatorluğu'na başkentlik yaptığı dönem; 1501-1736 yılları arasında varlığını sürdürmüş olan Safevilerin başkenti olduğu dönem; 1598 yılında Büyük Şah Abbas zamanında, Kazvin'den tekrar İsfahan'a nakledilerek İsfahan'ın yeniden abad edildiği dönemlerdir. İsfahan yakınlarında bulunan Yahudiye'nin Buhtunnasr devrinde buraya göç eden yahudiler tarafından kurulduğu ve nüfusunun önemli bir kısmının onlardan oluştuğu kaydedilmiş. Yine Sasaniler devrinde de İsfahan'da önemli miktarda yahudinin yaşadığı bilinmekte. İsfahan'da müslüman, yahudi ve Zerduştîler'in yanı sıra tamamını, İran-Ermeni toplumunun oluşumuna katkıda bulunan Şah I. Abbas döneminde Nahçıvan'ın (bugün Azerbaycan'a ait Ermenistan ve kuzeybatı İran sınırındaki bölge) Culfa kentinden getirilerek Zayândeh Rûd nehrinin güney kıyısına onlar için kurulan "Yeni Culfa" mahallesine yerleştirilmiş Ermeniler'in teşkil ettiği hıristiyanlar da bulunmakta. Culfa Ermeni mahallesindeki Ermenilerin önemli ibadet merkezlerinden olan etkileyici Vank Kilisesi'ni ziyaret. Manastır anlamına gelen Vank kilisesi, "Aziz Rahibeler" Kilisesi olarak da bilinir. XVII. yüzyılın başında inşa edilen ve içi oldukça zengin duvar resimleriyle süslenmiş yapı, İslam-Hıristiyan kompozit mimarisinin önemli bir örneğidir. Ardından, XVII. yüzyılın ortalarında Şah Abbas döneminde inşa edilen ve önünde yirmi zarif ahşap sütun yükselen fakat büyük havuzun içindeki yansımalarından dolayı "kırk sütunlu saray" olarak adlandırılan görkemli Çehel veya Çihil (Farsça "kırk" anlamına gelmekte) Sütun Sarayı gezisi. Sarayın iç duvarları değişik konuları yansıtan büyük ve çok güzel duvar resimleriyle süslü. Sarayın bahçeleri ise
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınmış. Son olarak, Menar-e Jonban adlı Sallanan Minareler gezisi. 1316 yılında inşa edilen derviş Amu Abdullah Garladani'nın türbesine sonradan eklenen ilginç minareler, bir mühendislik hatası sonuncu sallanmakta. Birbiriyle herhangi bir bağ bulunmamasına rağmen bu minarelerden biri sallanınca diğeri de sallanmaya başlıyor. Gezilerin ardından, şehir merkezindeki otelimize yerleşme. Öğle yemeği yerel bir restoranda. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
08 Mayıs 2025 Perşembe İsfahan
"Ordu için toplanma yeri" anlamına gelen İsfahan, ilk döneminde bile stratejik bir konumda olduğunu ifade eden "Aspandana" adı altında biliniyordu. Daha sonra, Spahan olarak bilinen şehir Ahameniş hanedanlığı döneminde gelişmeye başlamış. Sasani döneminde şehrin batısındaki Garladan Tepesi'nin üzerine bir saray inşa edilmiş. İslam öncesi dönemdeki nüfusunun önemli bir kısmı Zerduştî idi. Bu durum, şehrin müslüman Araplar'ın eline geçmesiyle değişmeye başlamış. Büveyhîler'in şehre hakim olduğu yıllarda kentin çevresi surlarla çevrilmiş, bir kale ve başka yapılar da inşa edilmiş. Selçuklu hanedanının kurucusu Tuğrul Bey de, XI. yüzyılın ortalarında başkenti Rey'den İsfahan'a kaydırmış. Selçuklu yönetimi altındayken İsfahan, Selçuklular'ın kendilerine bağladıkları beylikleri kolaylıkla kontrol edebildikleri bir şehirdi. Bu dönemde birçok önemli yapı inşa edilmiş. İsfahan, son büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer'in Mayıs 1157'de ölümünden sonra devletin dağılmasıyla birlikte, merkezilik konumunu da kaybetmiş. İlhanlılar zamanında Sultaniye'nin ön plana çıkmasıyla birlikte bir süre kent ve çevresi siyasi bakımdan önemsizleşmiş. XIV. ve XV yüzyıllarda bazı yapılarda esaslı onarımlar yapılmış. Coğrafi konumunun sayesinde, İsfahan özellikle Safeviler döneminde tekrar gelişmeye başlamış. 1598'de, Şah I. Abbas, lsfahan'ı başkenti olarak seçer. Cami, köşk, çarşı ve köprü ile XVII. yüzyılın en büyük ve en güzel kentlerinden biri olarak yeniden inşa eder. İsfahan bir kültür merkezi haline gelir. Bu özelliği, 1722-1725 yıllarındaki Afgan işgali sonucunda Safevilerin çökmesiyle birlikte son bulur. Şehir daha sonraları, Kaçar Hanedanlığı'nın kontrolü altına girer. Bu dönemde devlet merkezi İsfahan'dan Şiraz'a ve sonra da Tahran'a taşınır.
Gün boyunca, XI. yüzyılın sonundan itibaren Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun ve XVII. yüzyılda Safevilerin başkenti olan, dünyanın yarısı ve dünyanın süsü olarak nitelendirilen mavi kubbeli İsfahan gezisi. İlk olarak, muazzam bir Selçuklu kompleksi olan
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan Mescid-i Cuma'yı ziyaret. Tuğrul Bey, İsfahan'ın fethiyle birlikte, kente Selçuklu hâkimiyetinin mührünün vurulması amacıyla burada çok yoğun bir imar faaliyetine başlatmış. Mescid-i Cuma ve çevresi, bu imar çalışmalarının başında gelmekte. Daha sonra, Şah Abbas'ın vizyonunun eseri olan, göz alıcı yapılarıyla çevrili
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan meşhur Nakş-ı Cihan yani dünyanın süslü meydanı (Meydan-ı İmam) ve görkemli binalarının keşfi: XVII. yüzyılın başında düzenlenmeye başlanan, o dönemden bu yana şehrin nabzını elinde tutan, dikdörtgen şeklinde, ortasında büyük havuzu olan, iki katlı kemerli binalarıyle çevrili dev İmam Meydanı; Şah Abbas tarafından yaptırılan, eskiden Şah Camii olarak bilinen, çinileriyle ünlü muhteşem İmam Camii; saray mensuplarının ibadetleri için yaptırılan, Şah Abbas'ın kayınpederinin adını alan Şeyh Lütfullah Camii; Şah ve ailesinin meydandaki törenleri ve şenlikleri izlediği, yabancı elçilerin kabul edildiği, seyir terası ve süslü müzik odasıyla altı katlı Ali Kapı (Gapu) Sarayı; 1620 yılında inşa edilen, Safevilerin dönemindeki sosyal ve kültürel hayatı yansıtan ve döneminin en büyük ve en ihtişamlı çarşısı olan Qeysariyeh kapalı çarşısı ve görkemli kapısı.... Batıdan doğuya doğru akan Zâyandeh Rûd nehri İsfahan'a hayat verir. Akşamüstü nehri süsleyen büyüleyici tarihî köprülerden en meşhurları olan Hacû (Khaju) ve Siosepol köprüleri gezisi. Diğer adı "Allahverdi Han" olan 33 kemerli Siosepol Köprüsü ve İsfahan'ın en güzel köprüsü kabul edilen iki katlı Hacû şehrin en önemli buluşma adreslerinden biridir. Öğle yemeği ve akşam yemeği yerel bir restoranda. Geceleme otelde.
09 Mayıs 2025 Cuma İsfahan - Abyaneh - Kashan - Tahran
Sabah, Tahran'a doğru yola çıkış. Günün ilk etabı Karkas Dağları'nın eteklerinde yer alan eski Zerduşt köyü Abyaneh olacak. Kırmızı rengin değişik tonlarıyla yapılmış kerpiç evleri ve insanların yüzyıllardır aynen koruyabildiği geleneksel yaşam tarzları bu sevimli dağ köyünü ilginç kılmakta. VII. yüzyılda Sasanilerin Arap akınları sonrası artan İslam baskısından çevre dağlara ve çöllere kaçan bazı Zerduştîler, varlığını devam ettirebilecekleri kendi köylerini kurarlar. Bu köylerin en meşhurlarından birisi Abyaneh'dir. Geleneklerine oldukça bağlı olan bu insanlar, siyah giysi yerine kendine has, rengarenk, çiçek desenli kıyafetlerini ve yüzyıllar önce ortadan kaybolan Orta Çağ Farsçası konuşup nesilden nesile aktarmaya çalışıyorlar. Abyaneh gezisinden sonra, bir zamanlar en zengin vahalardan biri olan Kashan'a hareket. Tarihî dokusuyla bilinen Kashan şehri de İran'ın önemli gül üretim merkezlerinden biridir. Selçuklu döneminde çini atölyeleri ile meşhur Kashan adını çini anlamına gelen "kashi" de almıştır. Aynı zamanda dokumacılıkla da meşhur olan şehrin keşfi esnasında en güzel yerlerinden biri olan ve XIX. yüzyılda zengin bir ipek tüccarı tarafından inşa edilen Tabatabayi Evi'ni ziyaret. Dört avlu, kırk oda, dört bodrum ve üç rüzgar kulesinden oluşan büyük konak zarif duvarlar, vitray pencereler ve Fars mimarisinin diğer geleneksel klasik özelliklerini içermekte. Şehrin dışında Şah Abbas tarafından bir termal pınarın etrafında yaptırılan, Safevi hükümdarlarının dinlenme yeri olan,
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınmış dokuz bahçeden birisi olan Bagh-e Fin bahçeleri gezisi. Çölün ortasında yüksek duvarların arkasında saklanan bu şaşırtıcı bahçeler cenneti betimleyen ve Farsça "Chahar Bagh" yani dörtlü bahçe olarak anılan klasik İran bahçelerinin en güzel örneğidir. İçinde hamam, çeşmeler ve Safevi köşklerinin yerine inşa edilen küçük bir Kaçar sarayı görülmekte. İran'da bahçe sanatının izleri çok eski dönemlere dayanmaktadır. İslamiyet öncesi İran, Zerduşt dininin etkisi altında gelişim gösterir ve o dönemlerdeki dini inanca göre doğal elementler olan toprak, su, hava, ateş çok önemlidir. Timur sonrası dönemlerde de sanatçılar resimlerinde ve minyatürlerinde bahçeleri bolca tasvir ederler. Safeviler döneminde ülkeye refah ve huzurun yeniden gelmesiyle, bahçecilik ve çiçek yetiştirmek yaygın hale gelmiş. Dörtlü bahçeler de bu dönemde yapılmaya başlanmış. İran bahçelerinin en gözde elemanları su ve çiçeklerdir. Havuzlar avlu veya bahçenin en önemli aksı üzerine yerleştirilmiş. Bahçede birden fazla havuz yer alıyorsa bunlar kanallar ile birbirine bağlanarak, suyun serinlik ve musiki etkisi de yaratılmaya çalışılmıştır. Suyu uzak mesafelerden ve yüksek karlı dağlardan yer altı kanallar ile getirerek, bahçelerde büyük su gösterileri oluşturmuşlardır. Yaşam ve umudu ifade eden çiçekli ağaçlar bahçelerin dini felsefesini oluşturur. Fars şiiri ve edebiyatı, bahçeleri metheden şiir ve yazılar ile doludur. Nitekim Firdevsi, Menuçehri, Nizami, Hafız, Sadi ve Mevlana gibi tarihî şahsiyetler, İran bahçeleri hakkında çok güzel şiirler yazmış. Akşamüstü, İran'ın en yüksek dağları olan Elburz sıradağlarının parçası olan sönmüş Demavend yanardağı eteklerinde ve 1150 metre yükseklikte bulunan, kalabalık, hareketli, modern bir megalopol olan başkent Terhan'a varışta otele yerleşme. Öğle yemeği yerel bir restoranda. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
10 Mayıs 2025 Cumartesi Tahran
Tahran, 1042'de Tuğrul Bey'in Şelçuk devletinin merkezi yaptığı Rey'in 1220 yılında Moğollar tarafından tahrip edilmesinden sonra şehir halkından bazılarının göç ederek buraya yerleşmesiyle gelişme gösterdi. Safeviler devrinden itibaren Tahran gittikçe önem kazandı. 1760 yılında Kerim Han Zend, muhtemelen ileride devlet merkezi şeklinde kullanılması düşüncesiyle Tahran'da hükümet binaları, divanhane, saray, harem ve muhafızlar için yapılar inşa ettirdi. Fakat Kerim Han Zend Tahran yerine Şiraz'ı başkentini yaptı. 1779'da ölümünün ardından, Ağa Muhammed Han Kaçar, devlet merkezi haline getirdiği Tahran yakınlarındaki Rey'de tahta çıktı. Ancak Cafer Han Zend, 1786'da Tahran'a girdi ve başşehir yaptı. Tahran, Zendler'in ardından Kaçarlar'ın da başşehri oldu ve bu durum günümüze kadar devam etti. Gülistan Sarayı o devrin önemli yapılarındandır. Şehir, 1848-1896 yılları arasında, Nasırüddin Şah'ın uzun iktidarı döneminde gelişme imkânı bulup birçok fabrika kuruldu ve eğitimi yaymak amacıyla yeni medreseler açıldı. Tahran, Meşrutiyet devrinden itibaren gelişmesini devam ettirerek bütün İran'ın gerçek anlamda siyasi ve kültürel başşehri oldu. I. Dünya Savaşı'nda, Tahran ile Hazar denizi arasındaki bölge Rus hâkimiyetine girdi. Komutan Rıza Han, 21 Şubat 1921'de Kazvin'de bulunan Kazak tugayı ile birlikte Tahran'a girerek iktidarı ele geçirdi. 1923 yılı sonunda, son Kaçar hükümdarı Ahmed Şah ülkeyi terkettikten sonra, 25 Nisan 1926'da Rıza Şah Pehlevi olarak Tahran'da tahta çıktı. 1933 yılındandan itibaren Tahran'a modern bir görünüm kazandıran büyük caddeler açıldı, bakanlık ve hükümet binaları inşa edildi. II. Dünya Savaşı'nda Sovyet ve İngilizler'in İran'a saldırarak işgal etmesi üzerine, Rıza Şah Pehlevi Güney Afrika'ya sığınarak tahtı genç oğluna Muhammed Rıza Pehlevi'ye bırakmak zorunda kaldı. En önemli muhalif olan ülkenin başbakanı Muhammed Musaddık'tan kurtulan Rıza Şah Pehlevi, artan petrol gelirlerinin rüzgarını da kullanarak ülkeyi süratle, dünyanın en kalkınmış beş ülkesinden biri haline getirdi. Kamu kurumları özelleştirildi, feodal toprak yapısı yerle bir edildi, toprak köylülere satıldı. Tüm halkı kapsayacak bir sosyal güvenlik sistemi kuruldu. Köylere eğitim ve sağlık birimleri sevk edildi. Kültür alanında, eğitimde yeni hedefler belirlendi. Batı tarzı giyim, yaşam, müzik teşvik edildi. Kadın hakları konusunda önemli adımlar atıldı. Ancak büyük bir kültür şoku yaşayan halkın önemli bir kısmı, Şah'ın bu vizyonunu paylaşmıyordu. İran'da din adamlarının öncülüğündeki milliyetçilik kabarmaya başlarken gizli polis teşkilatı SAVAK korku simgesi oldu. 12 Ekim 1971'de Persepolis'te Pers İmparatorluğu'nun 2.500. kuruluş yıl dönümü aşırı gösterişli kutlamaları Şah için sonun başlangıcı oldu. Baskı altındaki halk, ekonomide resesyon başlaması, entelektüellerin ya sürgünde ya hapiste olması, modern sanayinin ekonominin temel direği çarşıya zarar vermesi, huzursuzluk, Şah'ın kendisi, ailesi ve yönetici elitle ilgili yolsuzluk konuları... 16 Ocak 1979'da Şah'ın ailesiyle ülkeden kaçmak zorunda kalmasına neden oldu. 01 Şubat günü ise Tahran'da Ayetullah Humeyni, 14 yılı aşkın sürgün hayatı sonunda, ülkeye döndu...
Kahvaltıdan sonra, Kaçar hanedanının kurucusu Ağa Muhammed Han tarafından XVIII. yüzyıllın sonlarında Şiraz yerine ülkenin yeni başkenti seçilen Tarhan gezisi için hareket.
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınmış olan, küçük ayna parçaları ile kaplı duvarları ve tavanları ile sarayın en güzel bölümlerinden birisi olan görkemli Talar-e Salam salonunun bulunduğu ve farklı müzelerle çevrili Tahran'ın en eski yapılardan biri olan Gülistan Sarayı kompleksini ziyaret. İlk olarak Safevi hanedanının en uzun hükümdarlığı döneminde (1524-1576) I. Tahmasb tarafından inşa edilen kale, Zendler ve sonra da Kaçarlar döneminde tekrar inşa edilmiş ve çevresine farklı binalar yapılarak muazzam bir saraya dönüştürülmüş. Saray, Pehlevi Hanedanı döneminde resmi törenler ve yabancı heyet üyelerinin ikameti için kullanılmış. Daha sonra, özellikle el sanatları bakımından zengin ve tüm ülke tarihine, arkeolojisine, kültürel ve sanatsal mirasına ışık tutan, eşsiz bir koleksiyon barındıran İran Ulusal Müzesi ziyareti. Günün diğer önemli gezisi ise eski başbakanlardan Mirza Ahmad Qavam'a ait konakta sergilenen Cam ve Seramik Müzesi Abguineh olacak. Akabinde, meşhur Ferdovsi Caddesi'ndeki Melli Bank'ın altında bulunan Ulusal Mücevher Müzesi'ni ziyaret. Müze, hafif pembemsi bir ışık yayan 182 karatlık muhteşem Derya-ye Nur elması gibi dünyadaki en değerli mücevher koleksiyonlarından birini ve devrim öncesinde Şah Rıza Pehlevi'nin ve Farah Diba'nın pahası biçilmez taçları ile tören tahtını barındırmakta. Öğle yemeği yerel bir restoranda. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
11 Mayıs 2025 Pazar Tarhan - İstanbul
Tahran, İran'ın sosyo-ekonomik ve kültürel hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Kahvaltıdan sonra, bir tarafta kontrolsüz büyümüş, hareketli, kalabalık bir şehir, diğer tarafta ise büyük meydanları, çok sayıda parkları, bahçeleri ve nadide eseler barındıran sarayları ve müzeleri ile tam bir zıtlıklar kenti olan Tahran'ın keşfine devam. İlk olarak, şehir içinde bir şehir gibi olan ve dar sokaklarında her türlü ihtiyaca cevap verecek ürünlerinin satıldığı meşhur geleneksel Tajrish Çarşısı'nda gezinti. Ardından, Elburz'un eteklerine yaslanmış geniş bir bahçe içinde yer alan, Tahran'da Pehlevi hanedanlığından kalmış en önemli mekanlardan olup yaz aylarında kullanılan Sadabat Sarayı kompleksi gezisi: Kaçar ve Pehlevi hanedanlığı dönemlerine tanıklık eden bir müzeye dönüştürülen Sadabat Sarayı, Şah Rıza ve ailesinin yaşadığı Beyaz Saray ve Yeşil Saray'ın yanı sıra dünyaca ünlü İranlı minyatür sanatçısı Mahmud Farsçiyan'ın eserlerinin sergilendiği Farsçiyan Müzesi ziyaretleri. Daha sonra, Tahran'ın kuzey yamaçlarının dağlarla birleştiği bir noktada bulunan ve en dinlendirici yerlerinden biri olan Darband köyüne çıkış. Farsaçada Darband dağın kapısı anlamına gelir. Manzara eşliğinde öğle yemeğinin ardından, mimar Leila Araghian tarafından tasarlanıp birçok ödül kazanan ve üç kademeli olup, Taleghani Park'ı ile Abo Atash Park'ını birbirine bağlayan 270 metre uzunluğundaki sıra dışı dev yaya "Tabiat Köprüsü" gezisi. Son olarak, kuzeyden güneye, doğudan batıya bağlanan yolların tam ortasında yer alan Azadi Meydanı'nın görülmesi. "Özgürlük" meydanı anlamına gelen ve İsfahan'daki Nakş-ı Cihan Meydanı'ndan sonra İran'ın en büyük meydanında, başkentin önemli simgelerinden olan meşhur Azadi Kulesi yükselmekte. Kule, Pers İmparatorluğu'nun 2500 kuruluş yıldönümü nedeniyle Şah Rıza Pehlevi tarafından 1971 yılında yaptırılmış. "Şehyad" olan kulenin adı İran İslam Devrimi'nden sonra 'Azadi'ye çevrildi. Gezilerin ardından havalimanına transfer. Türk Hava Yolları'nın TK877 no.lu uçuşu ile saat 20:40'ta hareketle saat 23:45'te İstanbul Havalimanı'na varış.