Basında Dünyanın Renkleri

UZAK DİYARLAR MOĞOLİSTAN

Yazı: Ebru Erke - Fotoğraflar: Çiler Geçici - Teoman Cimit / Ekim 2015 / Food & Travel




Tecrübeli rehberimiz Teoman Cimit saatinden gelen ani basınç düşmesi sinyalinin yaklaşmakta olan bir kum fırtınasının habercisi olduğunu söylüyor. Şimdiye kadar kum fırtınasına yakalanmamış olduğumuzdan, işin ciddiyetini pek anlamıyoruz. En güzel kareyi yakalayabilmek adına kumulların üstünde tırmanmaya çalışırken “Beş dakika sonra aşağıda olurum” diye sesleniyorum. Orada bir dakikanın bile hayati öneme sahip olduğunu tabii ki henüz bilmiyorum. Kum tepeciğinin üst noktasına adımımı attığım an kulağıma bir uğultu çalınıyor ve ardından minicik binlerce kum tanesi ayaklanıp cildimin açıkta kalan yerlerini acıtmaya başlıyor. Gözlerime kum kaçmaması için kapatıp olduğum yerde oturuyorum. Yukarıda geçirdiğim beş dakika beş saat gibi geliyor. Yerel rehberimiz Magi ve Teoman’ın yardımlarıyla aşağı iniyorum. Ama zaten onlar benim kadar panik değiller. Bu büyük ihtimalle Gobi’de şimdiye dek yaşadıkları sürprizlerin en hafiflerinden.

Seyahat bilgileri
Para birimi tugrik. Moğolistan’ın yerel saati Türkiye’ninkinden beş saat ileride. Ortalama sıcaklık temmuz-eylül arası 20, kışın ise eksi 20 derece. Moğolistan’a gitmek için vizeye ihtiyaç yok, pasaportunuzun altı ay geçerli olması yeterli.

ULAŞIM
İstanbul’dan Ulan Bator’a THY’nin Bişkek stop-over’lı ulaşabilirsiniz. Koptur’un (www.dunyaninrenkleri.com) yılda bir kez düzenlediği Moğolistan turu ise macera dolu bu ilginç coğrafyayı keşfetmek için en ideal çözüm.

KAYNAKLAR
Moğolistan Turizm Ofisi’nin (www.mongoliatourism.gov.mn) internet sitesinde görülecek yerler, otel ve restoran seçenekleriyle ilgili bilgi edinebilirsiniz.

Sert coğrafyalarda ayakta kalabilmek, zorluk çekmemek için doğayla uyumlu olmak, onun dilinden anlar şekilde davranmak gerektiğini yolculuğumuz sırasında birkaç kez idrak ediyoruz. Koptur’un organize ettiği macera dolu Moğolistan turundayız. Son yıllarda gezginlerin hayal destinasyonlarından biri olan Moğolistan, Çin ile Sibirya arasında 1 milyon 556 bin 500 kilometrekarelik devasa bir ülke. Türkiye’nin iki katı yüzölçümüne sahip. Nüfusu ise sadece 3 milyon. İstanbul’dan bile az. Nüfusun yüzde 40’ı başkent Ulan Bator’da, kalanı ise kırsalda yaşıyor. Sekiz asır önce ardındaki güçlü atlı ordusuyla bozkır imparatorluğunu kurup Avrasya’yı titreten Cengiz Han doğal olarak en büyük kahramanları. Bardaktan tişörte, votka şişesinden bereye her hediyelik eşyanın üstünde Cengiz Han’ın resmi var. Oysa yakın zamana kadar durum oldukça farklıymış. Ülkenin komünist rejimle yönetildiği dönemde Ruslar Cengiz Han’ın emperyalist bir haydut olduğunu Moğollara işlemeye çalışmış. Değil resmini basmak, adını bile anmak hoş karşılanmazmış. Komünist rejimin sona ermesiyle öz kimliklerine geri dönme çabası içine giren Moğollar tarihlerine sıkı sıkıya sarılmış ve bugünkü aşırı Cengiz Han sevgisi ortaya çıkmış. 70 yıllık Rusya vesayetinden 1990 itibariyle çıktıktan sonra dünyayla iletişimi artan ve politik yapısı değişen ülkede halkın yaşam şekli de buna paralel olarak değişime uğramış. Gençler başka ülkelere eğitim almaya gitmiş, ticaret artmış; buna karşılık baskı altındaki geleneklerini ve dinlerini daha rahat yaşamaya başlamışlar. Başkentte modernliğe öykünen bir yaşam şekli göze çarpsa da Moğolistan demek uçsuz bucaksız bozkırlar, çöl, doğal ve geleneksel hayat demek. Buna şahit olabilmek için en iyi yöntem de Gobi Çölü’nde seyahat etmek. Büyük şehirden ayrılıp da uçsuz bucaksız Gobi topraklarına ayak bastığınız an, göçebe kültürü içindesiniz. Arazi araçları, lokal şoförler ve rehberler eşliğinde çıkılan yolculuk günler sürüyor. Her gece ayrı bir kampta, ger veya yurt diye adlandırılan geleneksel çadırlarda konaklanıyor. Gün boyunca yol alındığı için yemekler turistlerin konakladıkları farklı ger kamplarında yeniyor. Buralarda et ve konserve sebze ağırlıklı yemekler sunuluyor. Aç kalma ihtimaliniz pek yok. En büyük sıkıntıyı kahvaltıda çekme olasılığınız yüksek. Sütün bu kadar bol olduğu bir yerde peynir kültürünün zayıf olması insanı şaşırtıyor. İki üç çeşit yerel peynir var, ki onlar da çetin kış şartlarında da tüketebilecek kadar dayanıklı olabilmesi için nemlerinin tamamına yakını uçurularak kurutulmuş. Peynir yapımında genellikle keçi sütü kullanılıyor. Ağızda doku olarak Anadolu’da yapılan kuruta benziyor, içine biraz şeker katıldığı için tatlımsı bir lezzeti var. Bol miktarda sütü görünce yemek üstüne gözümüz muhallebiyi aramış olsa da tatlı kültürleri yok denecek kadar az.


MUTLAKA YAPIN
Budist manastırı ziyaret edin. Moğollar, Tibet Budizminin yerel Şamanist geleneklerle sentezinden doğan bir inanca sahip. Çoğu yakılıp yıkılmış olsa da ülkenin hemen her yerinde etkileyici bir manastıra rastlamak mümkün. Ulan Bator’daki Sarı Tarikat Budizminin merkezi sayılan Gandan manastırı 24 metrelik altın kaplama Buda heykeliyle görülmeye değer. İçinde yaşayan 500 keşişle ülkenin en önemli ve büyük manastırına sabah saatlerinde yapacağınız ziyarette ayinleri izleme şansı yakalayabilirsiniz.
Tarih meraklıları başkentteki Milli Tarih Müzesini ziyaret etmeli. Geniş bir tarihî koleksiyona sahip müzede Türklerin Moğolistan tarihindeki yerini gösteren eserler de bulunuyor. Türklüğün ilk geçtiği yazılı belgeler olan Orhun Yazıtları’nı görün. Orhun Vadisi’nde dolaşmak beklediğinizden çok etkileyici bir deneyim.
Ulan Bator’da Devlet Opera ve Balesi’nin Ulusal Tiyatro’da yaptığı folklor gösterisini mutlaka izleyin. Gerçek kaşmirle tanışın. Moğolistan, kaşmirin en bol olduğu yer. Gobi’nin her yerinde kaşmir keçilerine rastlayacaksınız. En iyi kaşmir ürünler sadece kaşmir keçisinin yünüyle üretilenler. Ulan Bator’da kaşmir ihracatçısı firmaların fabrika satış mağazalarında makul fiyatlara harika kaşmir ürünler alabilirsiniz. Tapınakların önünde sergilenen antikaları keşfedin. Söyledikleri gibi 7-8 asırlık olmama ihtimali yüksek olsa da en genci 80-90 yıllık. Mutfak ekipmanlarından tapınak eşyalarına el işçiliği malzemeler oldukça dekoratif. Buralarda sadece nakit ile alış veriş yapıldığını unutmayın.
Ulan Bator’daki Yeşil Saray olarak bilinen Bogd Han Sarayı'na birkaç saatinizi ayırın. Burası 1903'te Moğolistan'ın son hanı ve Tibet budizminin lideri 8. Bogd Gegeen anısına inşa edilmiş. Moğolistan'ın ilk Bogd Gegeen'i Zanabazar ve öğrencileri tarafından yapılan eşsiz bronz dökümle, ipek ve mineral boyamalar, tanrı heykelleri ve kar leoparı derisinden yapılmış kraliyet ger çadırı en ilgi çeken şeyler.
Naadam Festivali’ne katılın. Moğolistan’ın bağımsızlığını ilan ettiği 11 Temmuz’da başlayıp iki gün süren festival tüm ülkede kutlanıyor. Kökleri eski Moğol geleneklerine dayanan Naadam Bozkır Oyunları yerel göçebe halkın sunduğu güreş, okçuluk ve at yarışları performanslarından oluşuyor. Eskiden savaşa hazır olduklarının göstergesi olarak düzenlenirmiş bu oyunlar. Festivali Ulan Batur’da veya daha az turistik olan kırsalda izleyebilirsiniz.
Hayvancılıkla uğraşan yerli halk genellikle çekirdek aileleriyle, yan yana ve sayıları birkaç taneyi geçmeyen ger’lerde bir arada yaşıyor. Ger’lerin büyüklüğü ve kişi kapasitesi, sahibinin gelir seviyesine göre değişiyor: Dört kişiliği de var on kişiliği de. Ger’lerin dışı hava şartlarına karşı korunmak amacıyla keçe ve deriyle kaplı. Komün hayatı Gobi’de yaygın değil. En mahrem yerleri olarak gördükleri ger’lerine izinsiz girmek veya önceden seslenmeden kapıyı çalmak büyük saygısızlık. Önceden haber verilmek suretiyle Moğol bir ailenin evine, yani ger’ine konuk oluyoruz. Misafirlik ritüeli henüz ayağınızı kapıdan içeri atmadan önce başlıyor. Ger’in eşiğine (tapınaklarda olduğu gibi) basmamak gerekiyor, çünkü burası evi koruyan kutsal ruha ait sayılıyor. Ger’lerin kapısının güneye bakması bir gelenek. Sebep, güneşin en güçlü olduğu öğlen vaktinde ona saygı göstermek, dondurucu doğu ve kuzey rüzgârlarından korunmak. Yarım küre şeklindeki tavan, gök kubbeyi temsil ediyor. Ucunda taş olan tavanın ortasından sarkıtılmış ip, kutsal ruhların girip çıkması için bir yol olarak görülüyor. Eşikten atlayarak misafirliğe geldiğimiz ger’in içine giriyoruz. Çadırın giriş kapısının karşısında aile resimleri ve dini eşyalar yer alıyor. Bu bölüme sırt dönmek saygısızlık olarak nitelendiriliyor. Misafirliğe gittiğimiz ger’de16 yaşında ikiz erkek çocukları olan çekirdek bir aile yaşıyor. 97 yaşındaki büyükanneyle birlikteler. Her ne kadar temiz hava, saf gıda da olsa çetin hayat koşullarının etkisini, yaşlarından çok daha büyük gösteren, fiziksel olarak yıpranmış yaşlı popülasyondan anlamak mümkün. Ortalama yaşam yılı 65-70 arası olarak belirtiliyor. Nereye oturacağımız ev sahibimiz tarafından gösteriliyor. Büyükanne yattığı yerden güler yüzüyle doğrularak bir an önce ikrama başlamaları için bir şeyler söylüyor. Moğolların en büyük ikramları büyükçe bir tas içine koyup elden ele dolaştırdıkları ayrak, yani kımız. At sütüyle yapılan kımız, ayranın daha sulusu ve fermente olup hafif alkollenmiş (5-6 derece) hali. Kımız hayli lezzetli ve tadı bize çok yabancı değil, fakat bağırsak sisteminizi riske atmamak adına birkaç yudumdan fazla içmenizi önermem. Diğer bir önemli ikramsa suutei tsai, yani sütlü tuzlu çay. Taze keçi sütü, içine bir tutam çay, lezzet vermesi için bir miktar kuru et ve tereyağı atılıp kaynatılarak hazırlanıyor. Çay algısıyla içmeye kalkarsanız tat almanız olanaksız. Lokal bir sütlü çorba olarak görmek daha mantıklı.

Gobi’nin her tarafı küçük veya büyükbaş hayvanlarla dolu. Bunu görüp ger’lerin önünde mütemadiyen ateşler yanıyor, mangallar kuruluyor, etler pişiyor diye düşünüyorsanız siz de benim gibi yanılıyorsunuz demektir. İstanbul dahil birçok büyük şehirde dünyaca ünlü zincir lokantalarda tadabileceğiniz Moğol barbeküsü, sadece Ulan Bator’da birkaç lokantada deneyimlenebiliyor. Bildiğimizden farklı bir teknikle yapılan Moğol barbeküsü, aslında Moğolların iradesi dışında tüm dünyaya yayılmış bir pazarlama harikası. Şehirde temiz ve şık denebilecek mekânlarda görebileceğiniz barbekü ritüelinde et, sebze ve sos çeşitleri tezgâhlar üstünde sergileniyor. İstediğiniz malzemeleri tabağınıza alıp odun ateşiyle yanan kocaman sacların başındaki görevliye teslim ediyorsunuz. Malzemeler pişme derecelerine göre sırayla sacın üstüne atılıp upuzun maşalarla karıştırılarak pişiriliyor, son olarak soslanıp tabaklara alınarak servis ediliyor.

Geleneksel Moğol barbeküsünün ne olduğu konusunda ısrarcı olursanız alacağınız cevap: “Yabancılar öyle dese de biz barbekü olarak adlandırmıyoruz, ama en geleneksel yemeğimiz khorkhog” oluyor. Khorkhog genelde kırsalda yapılan, özel günlerde ve kutlamalarda hazırladıkları yemekleri. Önceden sipariş etmek koşuluyla bazı ger kamplarında da bulabilirsiniz. Teknik olarak bizim güveç yemeklerine benziyor. Döküm bir güğüm içine kuzu veya keçi eti, patates ve havuç yerleştiriliyor. Üstlerine bir miktar su dökülüp aralarına kor ateşte iyice kızdırılmış avuç büyüklüğünde kocaman taşlar yerleştiriliyor. Güğümün ağzı bir bezle kaplanıp hava almayacak şekilde kapatıldıktan sonra odun ateşi üstünde uzun süre pişmeye bırakılıyor. Yanında el açması buharda pişirilmiş hamurla servis ediliyor. Kısıtlı tarım imkânları sebebiyle sebze ve meyve Moğol mutfak kültüründe yok denecek kadar az. Patates, lahana ve havuç en çok kullanılanlar; bunların da çoğu Çin ve Rusya’dan ithal. Moğol mutfağı et, süt ürünleri ve hamur işleri üstüne şekillenmiş. Et veya sebze karışımıyla hazırladıkları mantı benzeri hamur işlerinden buharda pişirdiklerini buuz (daha ufak) ve bansh olarak, kızarttıklarını ise khuushuur olarak adlandırıyorlar. Gobi’nin sadece yüzde 4’ü kumullarla kaplı, geri kalanı minik çakıllı toprak ve steplerden oluşuyor. Ülkedeki düzgün sayılabilecek asfalt yolları sadece başkentte ve Karakurum’dan Orhun Yazıtları’na giden 30 kilometrelik yolda (Türkiye Cumhuriyeti tarafından yaptırılmış) görebiliyorsunuz. Bunun dışı tamamen toprak yol. Gobi’de yol denen bir kavram yok. Şoförlerin günlük belirledikleri rotalar var sadece.
Günlerce uçsuz bucaksız sonsuzluğun ortasında seyahat etmek, ıssızlığın orta yerinde bir anda bir kartalın arabanızın üstüne pike yapışına şahit olmak sıra dışı bir duygu. Beş önemli hazineleri at, deve, inek, koyun ve keçileri seyahat esnasında oldukça fotojenik karelerle görmek mümkün. Teknolojiyle bağınızı koparmaya hazırsanız ve bir süre her şeyden uzaklaşmayı göze alıyorsanız emin olun Moğolistan tüm gizemiyle kalbinizi çalmak için sizi bekliyor.

YANINIZDA BULUNDURUN
Uçsuz bucaksız ve ıssız Gobi’de vereceğiniz çiçek toplama (tuvalet ihtiyacı) molalarında doğayla hemhal olmak mecburi. Bolca kağıt ve ıslak mendil stoğunuz olsun. Ben bir gezginim, hiçbir yerde aç kalmam, olanla idare ederim, diyenlerden bile olsanız birkaç gün sonra özellikle kahvaltıda sıkıntı çekebilirsiniz. Porsiyonluk peynir vakumlatmakta fayda var. Saatlerce sürecek araba yolculukları içinse açlığınızı bastırmak için kuru meyve ve çerez bulundurun. Kredi kartı sadece Ulan Bator’da kullanılabiliyor. Yanınızda mutlaka nakit olsun. Dolar her yerde geçiyor olsa da kur farkından etkilenmemek için lokal paraları tughrik’den de yanınızda olsun. Kamplarda duş ve tuvalet kullanımı ortak. Belli saatten sonra elektrik yok. Ufak da olsa bir feneriniz olsun. Gece gündüz sıcaklık farkı 30 dereceye kadar çıkabiliyor, kıyafet açısından tedbirli olmak gerek.