Sabah, İstanbul Havalimanı'ndan, Türk Hava Yolları'nın saat 06:15'deki TK2630 uçuşu ile Malatya' ya hareket. Saat 07:45'de varış, karşılama ve 2021 senesinde
Dünya Mirası Listesi'ne giren
Aslantepe'ye doğru hareket. Yukarı Fırat havzasında neolitik ve kalkolitik döneme ait bir çok yerleşim bulundu ancak M.Ö. 5.000'den, M.S. 11. yüzyıla kadar kesintisiz yaşam olan ve 8 arkeolojik katmandan oluşan bu şehir devletin özellikleri Aslantepe'yi ön sıra çıkarmakta. Höyükte yapılan kazılar sonucunda; M.Ö. 3300-3000 yıllarına ait bir kerpiç saray, M.Ö.3600-3500'lere ait tapınak, iki bini aşkın mühür baskısı, kaliteli metal eserler bulunmuştur. Elde edilen veriler, o dönemde Arslantepe'nin aristokrasinin doğduğu ve ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı resmi, dini ve kültürel bir merkez olduğunu göstermektedir. Özellikle burada göreceğiniz duvar resimleri eşsiz bir güzellik ve önemde. Sarayın kapısındaki aslan heykellerinin orijinallerini Ankara, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde görmek mümkün. Burada ise kopyaları bulunmakta. Aslantepe gezisinden sonra,
Nemrut Dağı Tümülüsü'ne doğru yola çıkış. Öğle yemeği yolda. Öğlen sonra,
Kommagene Kralı 1. Antiochos tarafından MÖ. 1. yüzyılda yaptırılan ve Pers ile Yunan stillerinin bir karışımı olan, 2200 mt irtifadaki
Nemrut Dağı Tümülüsü'ne varış. 1987 senesinden beri
Dünya Mirası Listesi'nde bulunan Nemrut Dağı'nın doruğu bir yerleşim yeri olmayıp, Antiochos'un, 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapındaki mezar tümülüsünün bulunduğu kutsal alandır. Tümülüsün zirvesine varışta, Doğu, Batı ve Kuzey teraslarında bulunan ve Helenistik Dönem'in en görkemli kalıntılarından biri olan devasa heykellerin keşfi: Kireçtaşı bloklarından yapılmış olan ve iyi korunmuş durumdaki heykeller 8-10 metre yüksekliktedirler. Ortadaki tümülüsün altında bulunan mezar odası ise küçük kaya parçalarıyla örtülerek koruma altına alınmış. Her ne kadar yazıtlarda kralın mezarının burada olduğu belirtiliyorsa da bugüne kadar keşfedilememiştir. Doğu ve batı teraslarında Antiochos ile tanrı ve tanrıça heykellerinin yanı sıra aslan ve kartal heykelleri bulunmaktadır. Batı terasında eşsiz bir aslanlı horoskop yer almaktadır. Heykeller Helenistik, Pers sanatı ve Kommagene Ülkesi özgün sanatı harmanlanarak yontulmuştur. Bu anlamda Nemrut Dağı'na batı ve doğu uygarlıklarının köprüsü denebilir. Tümülüsü gezdikten sonra Kahta'ya gidiş yolunda, 13.850 hektarlık
Nemrut Dağı Milli Parkı'nda bulunan
Karakuş Tümülüsü, Cendere Köprüsü, eski Kahta,
Arsameia Antik Kenti tapınak alanı ve
Şeytan Köprüsü gezileri. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
.

Sabah, kahvaltıdan sonra, otelden
Göbeklitepe istikametinde hareket. Yol üzerinde
Atatürk Barajı'nda mola. Ardından,
Dünya Mirası listesine dahil edilen
Göbeklitepe'ye doğru yola devam. Dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğu olan
Göbeklitepe, araları taş duvarla örülü T biçimindeki 10 - 12 yuvarlak planda dizilmiş dikilitaş ve merkezine yerleştirilmiş daha yüksek boyda iki dikilitaştan oluşmakta. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, el ve kol, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartma ya da oyularak betimlenmiş. Bu kompozisyonun, bir öykü, bir anlatım ya da bir mesaj ifade ettiği düşünülmekte. Sonuçta, buranın bir yerleşim yerinden ziyade bir kült alanı olduğu savı güç kazanmakta. Buradaki kült yapılarının üretime geçiş aşamasına yakın olan son avcı grupları tarafından inşaa edilmiş olduğu düşünülmekte ve tüm bu dikilitaşlar, stilize insan heykelleri olarak yorumlanmakta. Gezinin ardından, 1997 yılında keşfedilen ve
Tek Tek Dağları Milli Parkı içerisinde bulunan
Karahantepe'ye doğru hareket. Kazıları 2019 yılında başlayan Karahantepe çok yeni ziyarete açıldı. 250'den fazla ve yüzeylerinde insan ve hayvan tasvirleri yer alan, Göbeklitepe'dekilere benzer dikilitaşı yüzeyden kısmen görmek mümkün. Burada pek çok insan tasviri ön plana çıkıyor. Bu, Göbeklitepe'den geniş ve zengin olduğu kadar da ilginç höyük kazı alanını keşfettikten sonra,
Soğmatar'a doğru yola devam. Yolda, öğle yemeği ve Soğmatar'a varış: Soğmatar'ın adı, Arapça yağmur demek olan "Matar" sözcüğünden gelir. Kışın bol yağmur alan bölgedeki çok sayıdaki sarnıç, dağlarda otlatılan koyun ve keçi sürülerinin yaz aylarındaki su ihtiyacını karşılamaktaydı. Bu nedenle köy günümüzde de "Yağmurlu" adıyla anılmakta. Hz. Musa'nın burada çiftçilik yaptığına ve köy içerisindeki kuyulardan birinin Hz. Musa'nın mûcizevi asası tarafından açıldığına inanılmaktadır. Araştırmacılar, köyün ortasında yer alan höyük, Soğmatar'ın milattan önceki çağlara uzanan tarihini gün ışığına çıkartacak belgeleri içerisinde barındırdığını ve burada yaşayanların Assur ve Babillilerin politeist inancından gelen ve ay, güneş ve gezegenlerin kutsal sayıldığı Pagan dine inandıklarını ileri sürmektedirler. Aynı çerçevede, köyün üstündeki açık hava mabedi "Kutsal Tepe"nin batısında ve kuzey batısındaki tepelerde yer alan 7 adet yapının Güneş, Ay, Satürn, Jüpiter, Mars, Venüs ve Merkür tanrılarını temsil eden tapınaklar olduğu söylenmektedir. Köy ve çevresindeki geziden sonra
Harran'a doğru yola devam. Kuzey Mezopotamya'nın en eski yerleşimlerinden ve ilk bilim merkezlerinden olup, Dünya'nın ilk üniversitesini barındıran Harran'a varış. Harran adına ilk defa, Kültepe ve Mari'de bulunan M.Ö. 2.000 başlarına ait çivi yazılı tabletlerde rastlanır. M.Ö. 2.000'in ortalarına ait Hitit Tabletleri'nde, Hitit'lerle Mitanni'ler arasında yapılan bir anlaşmaya Harran'daki Ay Tanrısının (Sin) ve Güneş Tanrısının şahit tutulduğu belirtilmektedir. Harran, Kuzey Mezopotamya'dan gelerek batı ve kuzeybatıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunmasında dolayı Anadolu ile sıkı ticaret ilişkileri bulunan Asurlu tüccarların önemli uğrak yerlerinden biri idi. Anadolu'dan Mezopotamya'ya Mezopotamya'dan da Anadolu'ya olan ticaret binlerce yıl Harran üzerinden yapılmıştı. Bu da burada zengin ve köklü bir kültür birikiminin oluşmasına neden olmuştur. Harran, Ay, Güneş ve Gezegenlerin kutsal sayıldığı eski Mezopotamya putperestliğinin (Sabiizm) önemli merkezi olmasıyla tanınırdı. Bu nedenle Harran'da Astronomi ilmi çok ilerlemişti. Dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden birisi Harran Ekolü'dür. Günümüzde ise, zamanla çölleşen Mezopotamya Ovası yüzünden fakirleşen Harran, GAP ile yeniden canlanmakta fakat, üçbin yıllık geçmişi olan ve Harran'ın simgesi durumuna gelen koni biçimindeki Mezopotamya Evleri, maalesef şehirleşme karşısında yok olma tehlikesi altına girmekteler. Bu ilginç kasabayı ve antik kentin harabelerini gezdikten sonra uygarlığın beşiği
Şanlıurfa'ya doğru yola devam. Varışta Otele yerleşme. Akşam yemeği yöresel yemekler ve müzikler eşliğinde geleneksel
''Sıra Gecesi''. 
Sabah, kahvaltının ardından, 2015 yılında açılan
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ve
Haleplibahçe Mozaik Müzesi gezileri: Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, Arkeopark ve Edessa Mozaik Müzesi'nden oluşan Haleplibahçe Müze Kompleksi, 34 bin metrekarelik kapalı alanıyla Türkiye'nin en büyük müzesi olma özelliğini taşıyor. Göbeklitepe, Nevalı Çori, Akarçay Tepe, Hassek Höyük, Gre Virike, Lidar Höyük gibi höyüklerin her biri uygarlık tarihinin mihenk taşlarını oluşturuyor. Şanlıurfa'da özellikle 1960'lı yıllardan beri yapılan Baraj Kurtarma Kazıları ile çok önemli arkeolojik eserler keşfedildi. Çağdaş müzecilik anlayışı ile kurulan yeni Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde bu höyüklerin her biri, gerek kazı hikayesi gerekse eserleri ile, bölgede uzun yıllar çalışmış ve bu kazılarda görev almış deneyimli bilim insanlarının desteği ve katkısı ile özel tasarlanan bir mekan içerisinde sergilenmekte. Daha sonra, Arkeoloji Müzesi'nin yanında bulunan ve Haleplibahçe kazı alanında, yani taban mozaiklerin bulunduğu yerde, in situ olarak inşa edilen Mozaik Müzesi ile geziye devam. Savaşçı Amazon kadınlarının, dünyada ilk kez bir mozaiğe resmedildiği parçada dahil olmak üzere son derece etkileyici ve iyi korunmuş mozaik örnekleri göreceğiniz bu gezinin ardından, müzenin hemen yanında bulunan
Balıklı Göl gezisi: İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın sembolü haline gelmiş. Gölü ve çevresindeki dini yapıları gezdikten sonra, Balıklı Göl'ün yanında bulunan Halil Ür-Rahman Camii ziyareti: Rahip Urbisyus tarafından, 6.yüzyılda inşa ettirilen kilise, Abbasi Halifesi Me'mun döneminde yapılan değişiklikler ile camiye dönüştürülerek bu adı almış ve şehrin en kutsal mekanlarından biri haline gelmiş. Şehrin tanınmış bir restoranında yerel mutfağı tadacağınız öğle yemeği. Daha sonra, İstanbul, Bursa ve Edirne'den sonra Kapalı Çarşı açısından Anadolu'nun önde gelen illeri arasında yer alan Urfa'nın tarihi dokusunun keşfine,
Gümrük Han'ın etrafında yoğunlaşan
Bakırcılar Çarşısı, Sipahi Pazarı, Kınacılar Pazarı gibi Kapalı Çarşılar'ın gezisiyle devam. Ardından serbest zaman ve Havalimanı'na transfer.
Türk Hava Yolları'nın saat 20:15'de kalkan uçuşu ile İstanbul'a hareket. Saat 22:15'de İstanbul Havalimanı'na varış.