18 Nisan 2021 Pazar İstanbul - Paris - Ecouen Şatosu - Chantilly Şatosu - Royaumont Manastırı

Saat 07.00 de kalkan, Türk Hava Yollarının TK1821 no.lu uçuşu ile Paris'e hareket ve saat 09.35 de varış. Karşılama ve Fransız Rönesans mimarisinin önemli bir örneği olup, Chatilly Ormanları'nın müstesna manzaralarına hakim bir tepede konumlanmış
Ecouen Şatosu'na hareket. Çağının önemli bir devlet adamı olan Anne de Montmorency tarafından, Jean Goujon, Bernard Palissy, Masseot Abaquesne gibi zamanın en seçkin Avrupalı sanatçılarına yaptırılan şato'nun inşaatı 1555 senesinde tamamlanmış. Fransız ihtilalinden sonra çeşitli işlevlerle kullanılan Şato, 1977 yılında, Charles de Gaulle dönemi kültür bakanı, André Malraux tarafından
Ulusal Rönesans Müzesi'ne çevrilmiş. Tamamiyle Rönesans dönemi eserlerine adanan bu Şato-Müze'de tablo, mobilya, halı, heykel, vitray, seramik, mücevher ve silah gibi Fransız Rönesans koleksiyonları sergilenmekte. Gezinin ardından, Ecouen'da öğle yemeği molası ve ardından,
Chantilly Şatosu'na doğru yola devam. 16. yüzyılda Fransa'nın son kralı Louis-Philippe'in oğlu Henri d' Orleans için inşa edilen Château de Chantilly, Picardy bölgesindeki varlığını ve parlaklığını çağlar boyu sürdürmüş. Louvre Müzesi'nden sonra Fransa'daki ikinci büyük resim koleksiyonuna sahiptir. Condé Müzesi olarak anılmasının nedeni de bu koleksiyonun Condé Prensleri ailesine ait olmasıdır. Bir kaç saatinizi alacak bu muhteşem Şato gezisinde Raphaël, Poussin ve Ingres gibi üstadların eserleriyle birlikte, gerçek mobilyalarıyla süslü yaşam alanlarını, zengin kütüphaneyi ve meşhur peysaj üstadı
André le Nôtre'un tasarladığı olağanüstü güzellikteki bahçeler ile şaşıtırtıcı at müzesini görebilirsiniz. Şatonun 14. yüzyıldan 19. yüzyıla uzanan tarihini keşfettikten sonra La Capitainerie restoranda biraz dinlenip, ünlü
Crème Chantilly'nin tadımı. Château de Chantilly mutfakları, Prince de Condé'nin kahyası François Vatel tarafından düzenlenen görkemli akşam yemekleri ile ünlüdür. 1671 senesinde Kral XIV.Louis onuruna düzenlenen üç gün ve üç gece süren şenlikler esnasında, malzemeler sabah geç teslim edilince, Vatel'in onur kırılır ve ikinci gün intihar eder. Bu trajediyi, Marquise Madame de Sévigné kızına yazdığı bir mektupta anlatılmıştır. Son olarak, çok yakında bulunan ve gece konaklanacak 13.yüzyıldan kalma
Royaumont Manastırı'na hareket. Varışta odalara yerleşme ve biraz dinlendikten sonra Manastır'da keşişlerin yaşam alanlarının keşfi. Ardında,
en güzel tonuzlu salonda akşam yemeği. Arzu edenler, yemekten sonrada Manastırı gezmeye devam edebilirler.
19 Nisan 2021 Pazartesi Senlis - Pierrefond Şatosu - Compiegne Şatosu - Amiens

Sabah, Şato'nun bahçelerine karşı keyifli kahvaltının ardından çok ilginç ve çekici bir Ortaçağ Kasabası olan
Senlis'e hareket. Varışta, Gallo-Romain Şehir Surları'nın içinde, 12 ile 16. Yüzyıllar arasında inşa edilmiş olan
Notre Dame Katedrali'nin etrafında yerleşik, son derece ilginç ve çekici
Ortaçağ ve Rönesans Mahalleleri'nde gezinti. Daha sonra, Walt Disney'in çizgi filmlerini yaparken esinlendiği ve uyuyan güzel diye adlandırılan
Pierrefond Şatosu'na doğru yola devam. 14. yüzyılda Orléans Dükü Louis tarafından inşa ettirilen Şato, 1617 senesinde Kral Louis XIII tarafından, isyancıların burada yerleşmemesi için yıktırılır. 1857 senesinden itibaren Napoléon III bir Kraliyet Sarayı yaptırmak üzere tadilatına başlatır ancak sonunda, 1867 senesinde bir Müze olarak hizmete açılır. Tadilata, Carcassonne Surları ve Paris Notre-Dame Katedrali'nin, günümüze kadar gelebilmesini sağlayan meşhur restoratör
Viollet-le-Duc, hayallerindeki tam bir Ortaçağ Şatosu'nu gerçekleştirmek üzere başladıysa da, ölümünden sonra damadı Maurice Ouradou 1885 e kadar devam etmiş ve bitirmeden bırakmıştır. Burada, Ahşap yüksek tavanlı salonlar, işlemeli kumaşlarla kaplı duvarlar ve dev taş şömineler ile tam ve mükemmel bir Ortaçağ Şatosu göreceksiniz. Gezinin ardından, kasabadaki cennet gibi göletin kıyısında öğle yemeği molası. Ardından, çok yakındaki
Compiegne Şatosu'na doğru yola devam. Günümüzde gezdiğimiz saray 18.yüzyılda Kral XV. Louis emriyle inşa edilmiş olmasına rağmen, buradaki saray yerleşimleri 4. Yüzyılda Merovingian Hanedanı'na kadar uzanmaktadır. Avlanmayı seven Kral XV. Louis, bu Sarayı çok sık kullamıştı. 14 Mayıs 1770 de, Fransız Devrimi sonrası giotin ile idam edilecek olan Kral XVI.Louis müstakbel eşi Avusturya Arşidüşesi Marie-Antoinette'i burada karşılamış ve onuruna bir resepsiyon vermişti. Devrimden sonra boşaltılıp harap olan Sarayı Napolyon Bonaparte onartıp yeniden yerleşime açtırmış. Versaille'a yakın güzellikte bir çok salon ve yaşam alanı göreceğiniz gezi esnasında, sık sık av ile ilgili tablolar ve dekorasyonlar ile, 18. yüzyıla kadar uzanan, eşine az rastlanır zenginlikte bir de araba koleksiyonu keşfedeceksiniz. Geziden sonra Saray'ın tarihi anıt olarak sınıflandırılan muhteşem bahçesini seyredebileceğiniz pastahanesinde çay molası. Ardından, bir saatlik yolculuk ve
Amiens'e varış. Hotel Mercure Amiens Cathédrale'e yerleşme.
Akşam yemeği La Table du Marais restoranda.20 Nisan 2021 Salı Amiens - Rouen

Sabah, kahvaltının ardından Amiens şehir turu: İlk olarak 1981 den beri
Dünya Mirası Listesi'nde bulunan
Amiens katedraligezisi. 13. yüzyıla ait
Gotik Mimari özelliklerini taşıyan kiliselerin en büyüğü olan
Amiens katedrali 1152 yılında inşa edilmiş fakat 1218 yılında bir yangın geçirerek, 1220-1245 yılları arasından yeniden yapılmış. Gotik mimarinin, değişik dönemlerinin birlikte görüldüğü Katedral'in orjinal vitrayları kaybolmakla birlikte, 13. yüzyıldan kalma taş heykel ve kabartmaları ile ahşap işçilikleri görülmeye değer. Katedral'in ardından
Jules Verne'in 18 yıl yaşadığı şehirde, son 9 yılını geçirdiği evin ziyareti. Çok güzel dekorasyonu ve mimarisiyle bu evi gezerken, özellikle ikinci katta yazarı hissetmemek mümkün değil. Daha sonra, Amiens'e özel
Hortillonages yüzen bahçelerinin, eğer hava müsait ise sandallar ile, yoksa yürüyerek keşfi. Gallo-Romaine döneminden beri Somme ve Avre Nehirleri arasında uzanan ve Ortaçağdan beri işlenen bu bostan ve bahçelerde zamanın ötesinde yapacağınız keyifli bir gezintinin ardından, Kral XI. Louis'nin
"Küçük Venedik" diye adlandırdığı şehrin, kanallar ve renkli evler ile süslü tarihi
Saint-Leu Mahallesi' nde yemek molası. Moladan sonra, Orta Çağ döneminde Paris'ten sonra Fransa'nın ikinci büyük kenti olan
Rouen'a hareket. Varışta, şehir merkezinde bulunan otele yerleşme. Öğlen sonra, Katedrali, Ortaçağ Mahalleleri, Antikacılar Sokakları, Saat Kulesi, Seine Nehri Kıyıları, Eski Pazar Meydanı, Fransa'nın Milli Kahramanı Azize Jeanne d'Arc'ın 1341 senesinde yakıldığı yer olması ve akşam yemek yiyeceğiniz 1345 senesinden kalma, Fransa'nın en eski Han'ı La Couronne ile tanınan Rouen'a varış ve şehir turu: ilk olarak ünlü ressam Monet'nin çizdiği 28 adet tablosu sayesinde tüm dünyanın tanıdığı en ünlü Gotik Katedral olan
Notre-Dame Katedrali gezisi. İnşaatı 4. yüzyıl bazilikası ve 11. yüzyıldan kalma bir Romanesk bina topluluğu üzerine, 12. yüzyıldan başlayarak, Gotik sanatın evrimini özetliyebilecek şekilde devam eden Katedral'in, 1876 senesinde yapılan ve 151 metreye ulaşan dökme demir kulesi, 1876 ve 1880 seneleri arasında dünyanın en yüksek binasıydı! Avludan, dış cephesinin görüntüsü ve akşamları aydınlatılmış dış görüntüsü muhteşemdir. Binanın içinde 13.yüzyıldan 20.yüzyıla kadar yapılmış çok güzel bir vitray serisi görebilirsiniz. Daha sonra yürüyerek, çeşitli antikacı dükkanlarının, sanat galerilerinin, zanaatkarların ve büyüleyici butiklerin bulunduğu, Fransa'daki birçok koleksiyoncu ve antika severlerin buluşma yeri olan
Rue Damiette'den geçerek, 16. Yüzyıldaki kara vebadan kalma eski Ortaçağ toplu mezarlığı olarak yapılıp uzun zamandır bölgesel Güzel Sanatlar okuluna ev sahipliği yapan
l'Aître Saint-Maclou'ya; oradan
Belediye Binası'na ve Normandiya Gotiği'nin önemli bir örneği olan
Saint-Ouen Manastırı'na; günümüzde ağır ceza mahkemesi olan Fransa'nın bu en önemli sivil Gotik binası
Normandiya Parlamentosu'na ve Katedral ile Eski Pazar yeri Meydanı arasında kalan, bir çan kulesine bağlı Rönesans tarzı kemerin üzerinde bulunan, şehrin sembolik yapılarından birisi olan, 14. yüzyıldan kalma
Gros-Horloge diye adlandırılan astronomik saate; oradan da
Eski Pazar yeri Meydanı'na uzanan şehrin keşif gezisi.
Place du Vieux-Marché'de, Kapalı Çarşı, birçok restoran, yarı ahşap Ortaçağ evleri, Pierre Corneille'in vaftiz edildiği Saint-Sauveur kilisesinin kalıntıları ve Sainte-Jeanne d'Arc kilisesini gördükten sonra,
Seine Nehri'nin kıyılarına doğru yürüyüşe devam.
Akşam yemeği, 1345 senesinden kalma, Fransa'nın en eski Han'ı La Couronne restoranda.21 Nisan 2021 Çarşamba Rouen - Giverny - Auvers Sur Oise - Marmottan Müzesi - Paris

Sabah, kahvaltının ardından, Monet'nin resimlerinden tanıdığımız
Giverny Kasabası'na hareket. Burada, empresyonist ressam
Claude Monet'nin 1883 yılında, ömrünün kalan 43 yılını geçirmek üzere yerleştiği evi ve sanatçıya ilham kaynağı olan, nilüfer çiçekleri ile süslü ünlü bahçesini ziyaret. Güneş ışığının gücüne göre farklı renklere bürünen çiçekleriyle bu bahçeler canlı bir empresyonizm örneği sayılabilir. Ressam'ın evi ve atölyesi ise müzeye dönüştürülmüş. Gezinin ardından,
Van Gogh'un izinden
Auvers Sur Oise'a doğru yola devam. Günümüze kadar,
Van Gogh'tan Pissarro'ya, Cézanne'dan Daubigny'ye kadar bir çok ünlü ressamı etkileyen Auvers sur Oise, hala 19. yüzyıl ruhunu korumakta. 1890 yılında Auvers-sur-Oise'a taşınan Vincent Van Gogh, yaşamının son üç ayını burada geçirmiş ve bir çok tuale imza atmış. Kasabada, Van Gogh'un meşhur tablosundan tanıyacağınız Auvers Kilisesi'ni, Van Gogh ve kardeşi Théo'nun mezarları ile hayatını kaybettiği Ravoux Han'ı ve Absinthe Müzesi'ni gezdikten sonra, öğle yemeği için serbest zaman. Arzu edenler, bu sürede Léry Şatosu'nu da gezebilirler. Daha sonra, Paris'teki en önemli Monet koleksiyonuna sahip
Marmottan Empresyonizm Müzesi'ne gitmek üzere hareket. Valmy Dükü Christophe Edmond Kellermann'a ait bir av köşkü olan bina, 1882'de Jules Marmottan tarafından satın alınmış ve daha sonra oğlu Paul Marmottan tarafından büyütülerek bugünkü halini almış. Sanata düşkün olan Paul Marmottan, 1932 senesinde vefat ettiğinde önemli bir koleksiyona sahipmiş. Bu koleksiyonu Güzel Sanatlar Akademisi'ne bağışlamış ve evi, aralarında Michel Monet'nin de bulunduğu pek çok bağışçı katkısıyla, 1934'te müzeye dönüştürülerek, en önemli Monet koleksiyonu müzesi olmuş. Müze gezisinden sonra otele yerleşme.
Akşam yemeği Le Bouillon Chartier Grands Boulevards'da.22 Nisan 2021 Perşembe Paris: Orsay Müzesi ve Opera Garnier

Sabah, kahvaltının ardından, rehberinizle birlikte, metro ile
Orsay Müzesi'ne hareket. 1900/1939 yılları arasında Tren Garı olarak hizmet veren tarihi bina, uzun bir tadilat geçirerek, 1986 senesinde Jeu de Paume Ulusal Galerisi'nde sergilenen eserleri buraya taşınmasıyla
Orsay Müzesi olarak hizmete girmiş ve Fransa'nın üçüncü en çok gezilen müzesi haline gelmiş. Öncelikle 1845-1915 dönemi arasını kapsayan Fransız sanat eserlerine ağırlık verilen Müze Monet, Manet, Renoir, Delacroix, Gaugin, Cézanne gibi Fransız sanatçılar başta olmak üzere Van Gogh, Picasso, Munch gibi Avrupalı diğer sanatçıların da yer aldığı, üçbine yakın eserden oluşan bir koleksiyona sahiptir. Detaylı bir müze gezisinden sonra, Tuileries Bahçeleri ve Paris'in en şık dükkanlarının bulunduğu
Rue Saint-Honoré,
Rue de la Paix ve muhteşem
Vendôme Meydanı'ndan geçerek
Opera Garnier'ye varış. Adını mimarı Charles Garnier'den alan bu müthiş opera binası ön cephesi ve çatısında ışıl ışıl parlayan sarı heykelleriyle, tam bir sanat eseridir. 1875'te açılışı yapılan binanın, ana salon kubbe süslemeleri 1964'te
Chagall tarafından yapılmış. Binanın fuaye bölümünde, dekorasyonlardan dolayı kendinizi Versailles Sarayı'nda hissedebilirsiniz. Opera binasını gezdikten sonra, Printemps Mağazası'nın çatısına çıkarak, Paris'in farklı bir panoramasının seyri. Daha sonra Printemps ve Galeries Lafayette mağazaları bölgesinde serbest zaman. Akşamüstü, Grands Boulevards Caddesi'nden yürüyerek otele dönüş.
Akşam yemeği, otele çok yakın bir mesafede olan Brasserie Flo'da.23 Nisan 2021 Cuma Paris: Montmartre, Pasajlar, Consiergerie, Les Frigos ve Atelier des Lumières

Şehrin tepesi sayılabilecek Sacré-Coeur Katedrali'nden Seine Nehri kıyılarına kadar, en tipik sokaklardan ve gizli köşelerden geçerek yapacağınız bir yürüyüş ile, Paris'in ruhunu hissedeceğiniz bir gün. Sabah, kahvaltının ardından, rehberinizle birlikte, metro ile, 19. ve 20. yüzyıllarda Manet, Toulouse-Lautrec, Géricault, Renoir, Van Gogh, Picasso, Modigliani, Miró gibi ressamların, kahvelerinde buluşup, atölyelerinde resimlerini yaptıkları ve günümüze kadar köy atmosferini koruyan
Montmartre'a hareket. Metro'dan inerek, Saint-Pierre Meydanı'ndan Füniküler ile, şehrin önemli sembollerinden olan, 19. yüzyılda inşa edilmiş ve içinde Fransa'nın en büyük mozaiğini barındıran
Sacré-Coeur Katedraline' çıkış. Buradan, Paris'in en güzel panoramalarından birini göreceksiniz. Daha sonra, bir zamanlar köylülerin sürülerini su içmeye götürdükleri yol olan ve
Utrillo'nun meşhur
Küçük Pembe Ev tablosuyla tanınan
Rue de l'Abreuvoir'dan ve
Rue Lepic'den geçerek,
Rue d'Abbeville'e varış. Burada, 1901 senesinde Alexandre ve Edouard Autant tarafından, "Paris'in en güzel cephesi" yarışmasını kazanmak üzere inşa edilen, şehrin en güzel
Art Nouveau binasını görebilirsiniz. Cephedeki fayansdan yapılmış tırmana bitkiler, baykuş, yarasa röliefleri,
Belle Epoque döneminin en tanınmış sanatçılarından olan
Alexandre Bigot'nun eseridir. Buradan, ilginç atmosferiyle
Rue Cadet'ye ve Paris'te 19.yüzyılda binaların altlarına inşa edilmiş olup, şehirin ruhunu en güzel yansıtan mekanlar olan Pasajlara doğru yürüyüşe devam. Sırasıyla,
Passage Verdeau, Passage Jouffroy, en eskisi olan
Passage des Panoramas ve en şıkları olan
Galerie Vivienne'i gezerken kısa bir kaç mola vererek dinlenebilir ve içlerindeki sanat galerileri, sahafları ve şekerci dükkanlarını yakından keşfedebilirsiniz. Son pasajdan çıktıktan sonra,
Seine Nehri köprülerini ve kıyılarını takip ederek
Eski Paris'in kalbini oluşturan
Île de la Cité ve
Île Saint-Louis ile 68 olaylarının merkezi
Quartier Latin'in dar sokaklarının keşfi: Nehrin kıyılarındaki kitapçılar, çiçek pazarı, köprüler, yıpranmadan günümüze gelebilmiş eski binalar, maalesef getiğimiz günlerde büyük bir yangın felaketi geçiren
Notre Dame Katedrali sizlere Paris'in romantizmini yansıtırken, Marie Antoinette'in hapis yattığı ve giyotinle idam edilmeden önce son günlerini geçirdiği, aynı zamanda devrimin önde gelen isimlerinden olup pek çok kişinin öldürülmesine neden olan Robespierre'in ve üçbine yakın insanın giyotinle idam edildiği eski hapishane
Conciergerie, Fransız Devrimi'nin pek düşünmediğimiz bir yönünü hatırlatmakta.
Gezi ve moladan sonra, metro ile, Paris'in ilginç bir mahallesi olan
Les Frigos'ya hareket. 1921 senesinde şehrin, tren veya nehir yoluyla gelen yiyecek ihtiyarçalarını saklayabilmek için soğuk hava deposu olarak inşa edilen binalar, şehir hali yer değiştirince, belediye tarafından 2003 senesinde,
Sanat Üretim Merkeziolarak sanatçılara tahsis edilmiş. Binanın gerek içi, gerekse dışı muhteşem sokak resimleri ile donatılmış. Ancak burada sokak sanatçılarını yanı sıra çok değişik braşta sanatçı atölyeleri bulunuyor. Bu sanat kompleksinde geziyi tamamladıktan sonra, Paris'te turistlerin selfi çekmek için çılgınca doluştukları, rengarenk evleriyle şirin bir sokak olan
Rue Cremieux'den geçerek,
Bastille Meydanı'na, oradanda
Atelier des Lumières'e varış. 1835'den beri dökümhane olarak çalışan, 33000 m2 lik bu fabrika binalarında günümüzde, Monet, Renoir, Chagal, Gustav Klimt gibi ressamların eserlerini harika bir ışık gösteri olarak izleyebilirsiniz.
Otele dönüş yolunda Brasserie
Chez Jenny'de, Alsace bölgesi spesialitelerinden oluşan akşam yemeği.
24 Nisan 2021 Cumartesi Paris: Le Marais, Louvre Müzesi, Saint-Germain-des-Prés, Montparnasse

Sabah, kahvaltıdan sonra, Seine'nin sağ kıyısında, eski bataklıkların üzerine kurulmuş, Paris'in en tipik semtlerinin başında gelen
Le Marais'ye hareket. 12.yüzyılda bataklığın Kuzey bölgesine dini nitelikli yerleşimler başlar ve 14.yüzyılın ortasında şehir surlarının içine alınır. 17.yüzyıldan itibaren soyluların ve Paris burjuvazisinin ayrıcalıklı ikametgahı haline gelerek çok sayıda özel rezidans inşa edilir. Ancak 18.yüzyılın ortasında, Versaille Sarayı'na yakınlığından dolayı soylular Faubourg Saint-Honoré ve Faubourg Saint-Germain tarafına göç ederler. Fransız Devrimi'nde son kalan zenginlerde buradan kovularak, semtin yeni sakinleri olan işciler özel mülklere yerleşerek avlularını atölyelere çevirirler. 1960'larda,
André Malraux'un öncülüğüyle mahalleyi kurtarmak ve korumak için çalışmalar başladı ve bir çok müze restore edilen eski binalara yerleşti. Günümüzde Yahudi ve Gay popülasyonun ağarlıkta olduğu bir demografi oluşturmakta. İstisnai güzellikteki
Place Des Vosges, Rue de Rosiers, Rue des Barres önde olmak üzere
Le Marais'nin tipik sokaklarını keşfettikten sonra, günün önemli bir bölümünü geçireceğiniz, dünyanın en büyük sanat müzesi olan
Louvre Müzesi'ne doğru yola devam. 12. yüzyılda, Seine Nehri kıyısına inşa edilen eski bir kaleden, asırlar boyu çeşitli değişimlerle saraya dönüştürülen Avrupa'nın ikinci büyük yapısı, 1793 yılında, kraliyet ailesi'nin Versailles Sarayı'na taşınmasıyla, 537 sanat esrinin sergilendiği bir müze olarak kullanıma girmiş ve günümüzde 350 binden fazla esere ev sahipliği yapmaktadır. Müzenin tamamını gezmek günler boyu sürebileceği için, sadece resim ve heykel bölümlerinin önemli eserleriyle yetineceğimiz
Louvre Müzesigezisinden sonra, Seine Nehri'nin sol kıyısına geçerek, içerisinde Paris'in en eski lokantalarından biri olan
Le Procope'un bulunduğu
Cour du Commerce-Saint-Andrépasajında ilk mola. Ardından, adını kalbindeki Saint Germain kilisesinden alan ve 542 yılında başlayan yerleşimiyle şehrin en eski semtlerinden olan
Saint-Germain-des-Prés bulvarında, çevresindeki şık sokakları, mağazaları, meşhur
Café de Flore, Café Les Deux Magots gibi mekanları keyifle gezmek için serbest zaman. Ardından, çok ilginç sokak ve parklardan geçerek, 20. yüzyılın başlarından beri, Paris'teki entelektüel ve sanat yaşamının kalbi haline gelen
Montparnasse'a doğru yürüyüşe devam. Varışta,
şehrin meşhur brasserie'lerinden La Coupol'da akşam yemeği.25 Nisan 2021 Pazar Champs-Elysées - Camondo müzesi - Saint Denis Katedrali - İstanbul

Sabah, özel tur aracıyla ve valizler ile otelden hareket. Şehrin en büyük bulvarı
Champs-Elysees'de,
Etoile Meydanı ve
Arc de triomphe anıtına karşı sabah kahvesi molası. Ardından, 1911 yılında, Monceau Parkı'na bitişik olarak, Versailles Sarayı'nın küçük Trianon'undan esinlenerek inşa ettirilen, günümüzde ise kaybolan bir ailenin hüzünlü hikayesini yansıtan bir Dekoratif Sanatlar Müzesine dönüşen
Camondo Müzesi gezisi. Müzenin yemek salonundaki porselen takımlar, yerdeki halılar, koltuk ve sandalye döşemelerindeki kumaşlar güzellikleri ile sizi şaşırtacaktır. Buradan, Fransız Krallarının Nekropolü ve ız Ortaçağı'nda Gotik mimari stilline göre yapılmış bir büyük manastır kilisesi olan
Saint Denis Katedrali'ne hareket. Roma İmparatorluğu'nun son dönemlerinde kullanılan bir mezarlık arazisi üzerine inşa edilen ve Ortaçağlar'dan itibaren hüküm süren Fransız Kralları'nın hemen hepsinin anıtsal mezarları bulunan bu Katedral'in, Fransa için büyük bir tarihi önemi vardır. Geziden sonra, CDG Havalimanına transfer ve saat 19.40'daki Türk Hava Yollarının TK1828 no.lu seferiyle İstanbul'a uçuş. Saat 00.10'da İstanbul Havalimanına varış.