
Sabah, Kadıköy ve Taksim' den İstanbul Havaalanı'na transfer ve saat 05.30 de Türk Hava Yolları ile Konya'ya uçuş ve saat 06.55 de varış. Karşılama ve Karabuğa Dağları ile Takkeli Dağı arasında Sille Çayı'nın açtığı vadide bulunan, Roma, Bizans döneminde Kudüs yolu üzerinde yer aldığı için önemli bir dini merkez olan, daha sonra Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde ise tarihi İpek ve Baharat yolları üzerinde olması nedeniyle önemini hiç yitirmeyen
Sille'ye doğru hareket. Bir kahvaltının ardından, şehrin taş sokakları ve evlerinin oluşturduğu güzel dokuyu keşfedip, Aya Eleni Kilisesi ile Subaşı ve Çay Camileri'ni gezdikten sonra, Türkiye'nin 3.cü büyük gölü olan
Beyşehir'e hareket: Gölün hemen kıyısında kurulmuş olan kasaba, yüzyıllardır önemli bir yerleşim yeri oluşturmuş. 1299 yılında yapılan
Eşrefoğlu Camii ise Türkiye'nin en büyük ahşap tavanlı ulu camii olup ahşap işçiliği ve kök boya ile yapılan süsleri bir şaheserdir. Camii ve hemen yanında bulunan Bedesten ile İsmail Ağa Medresesi gezisi. Öğle yemeği ve daha sonra, kısa bir yolculuğun ardından,
Eflatunpınar Hitit Çeşmesinde mola: Bir doğal su kaynağına yapılmış olan ve üzerinde fırtına ve güneş tanrılarının kabartmaları bulunan bu ilginç geç hitit anıtı üzerine çok fazla bir bilgi ve araştırma bulunmamakta. Buradan yola devamla, Isparta'nın güzel ve modern ilçesi
Yalvaç 'a varış: Antik dönemde
Antiochia in Pisidia Anadolu' daki en büyük kentlerden biriymiş. İsa'nın 4 havarisinden biri olan Aziz Paulus, diğer havarilerle birlikte hıristiyanlığı yaymak ve dünya dinine dönüştürmek için M.S 46-48 yılları arasında Anadolu'da büyük bir geziye çıkar ve bu şehirdeki bir sinagogda ilk resmi vaazını verir. Daha sonra sinagogun yerine bir kilise yapılır. Günümüzde bu kiliseden kalanlar halen görülebilmekte. Kilisenin dışındaki antik kent kalıntıları ise oldukça ilginç. Harabeleri gezdikten sonra
Sagalassos'a doğru yola devam. Akşam üstü, Sagalassos Lodge&Spa'ya varış ve Odalara yerleşme.
Akşam Lodge'un restoranında, sizlere özel hazırlanan "oğlak dolması" tadımı.

Sabah kahvaltıdan sonra,
Sagalassos Antik Kenti gezisi için otelden hareket. 1706 da fransız gezgin Paul Lucas tarafından keşfedilen bu antik kentteki kazı çalışmaları 1990 yılından beri Belçika Leuven Üniversitesi ekibi tarafından yürütülmekte. Antik kentin keşfi: Dünyanın en yüksek rakımlı antik tiyatrosu; Marcellum (gıda pazarı); Meclis binası; Antoninler çeşmesi; Agora; Odeon; Roma hamamı; Eski çağlardan beri suları akan hellenistik çeşme; Neon kütüphanesi; Çömlekçiler mahallesi ve diğer yapıtlar... Öğlen yemeği için lodge'a dönüş. Öğle yemeğinden sonra
Kremna'ya hareket. Kremna, yunancada uçurum demek ve buraya gelince neden şehrin bu adı aldığınıda apaçık görüyorsunuz. Buradan, Aksu Vadisi'ne ve Karacaören Barajı'na doğru uzanan panoramanın, hele bahar aylarında tarlaların büründükleri renk cümbüşüyle, insanı etkilememesi mümkün değil. Surlarla çevrili kentin bugün görünen kalıntıları Roma dönemine ait. Harabeleri gezidikten sonra
Burdur'a doğru yola devam.
İnsuyu Mağarası'nda bir mola ve mağaranın gezilmesi: Uzunluğu 597 m ve en geniş yeri 80 m dolayında olan bu mağara birbirine bağlı 9 boşluktan oluşmuş. Boşluk yanaklarında birikmiş suların oluşturduğu gölcükler mağara tabanından geçen karstik bir yer altı akarsuyu ile birbirine bağlanmışlar. Karstik yapının zamanla erimesi ve aşınması sonucunda mağara içinde meydana gelen sarkıt ve dikitler muhteşem görüntüler sunmakta. Daha sonra, Sagalassos kazılarında bulunan harika eserlerin sergilendiği küçük ve sempatik
Burdur Arkeoloji Müzesi gezisi. Ardından Lodge'a dönüş.
Akşam Lodge'un restoranında, Ağlasun mutfağının Romalılar'dan beri devam eden lezzetlerinden oluşan keyifli bir akşam yemeği.

Sabah erken, Lodge'un hazırladığı çay ve kahve ile bir altlık yaparak
Lavanta Tarlaları'na doğru yola çıkış.
Kuyucak'a varışta, Lavanta Tarlaları'nın ortasında köylülerin hazırladığı gözleme ve sıcak içecekleri, Lodge'un bizim için hazırladığı kahvaltı piknik paketleriyle birleştirerek, güzel bir son sabah keyfi. Lavantaları görüp, fotoğrafladıktan sonra Isparta'ya doğru yola devam.
Isparta'da mola ve kısa bir şehir turu:
Mimar Sinan Cami, Ulu Cami, Üzüm Pazarı, Firdevs Bey Bedesteni, Aya Baniya ve Aya İshotya Kiliseleri. Buradan Eğirdir Gölü'e doğru yola devam. Eğirdir, Göller Bölgesinin merkezi sayılır ve gelirken de yol üzerinde göreceğiniz devasa elma bahçeleriyle tanınır. Kasabanın en keyifli yeri olan ve kıyıya bir yol ile bağlı bulunan Yeşil Ada üzerinde bulunan bir restoranda öğle yemeğinizi yerken çok güzel göl ve dağ manzaralarını seyredebilirsiniz. Yemekten sonra
Kovada Gölü'ne doğru yola devam. Kovada Milli Parkı içinde bulunan gölün kıyıları ve bahar aylarındaki göçmen kuşların hareketliliği tam anlamıyla bir doğa şaheseri. Kovada Gölünün etrafı, sık ormanlık alanlar, ormanlık dağlar ve kısmen meyva bahçeleriyle kaplı. Bu nedenle göl görüntüsü ve manzarası büyüleyici. Göl kıyısında mola ve gezinti. Ardından,
Yazılı Kanyon'a hareket: Az bilinen bir doğa harikası bir milli park; Yazılı Kanyon adını ise, ünlü şair Epiktetos'un buradaki kayaları oyarak yazdığı ünlü
Hür İnsan Üzerine Şiirinden almakta. Kanyonun harika manzaralarını izlemek için bir yürüyüşün ardından Sagalassos'a dönüş.
Akşam yemeği Lodge' un restoranında BBQ.

Sabah kahvaltıdan sonra, Batı Torosların bir cevheri olan
Kibyra'ya hareket. Gölhisar'ın kuzeybatısındaki tepelere konumlanan
antik şehirde göreceğimiz en önemli mimari yapıtların başında Stad, Agora, Tiyatro, Meclis Binası gelmekte. Kibyra; Kabalis ve daha sonraki adlandırılmasıyla Kibyratis bölgesinin merkezidir. Kuzeyde Frigya, batıda Karya ve Likya, doğuda Pisidya ile çevrelenen bu bölge, antik dönemden günümüze güneydeki limanları iç bölgelere bağlayan bir kavşak konumundadır. Asia Eyaleti'nin önemli bir parçası olan kent, M.S. 23'de geçirdiği büyük depremle önemli ölçüde tahrip olmuşsa da, İmparator Tiberius'un yardımlarıyla tekrar imar edilmiş ve kent imparatora şükranlarını belirtmek için ismini "Caiseria Cibyra" olarak değiştirmiştir. MÖ 43'de Likya bir Roma Eyaleti olduğunda, daha önce Asia Eyaleti sınırlarında olan kentin, Likya Eyaleti'nin bir parçası haline gelmiş. Strabon; Kibyra'lıların Pisidya, Solym, Hellen ve Lidya dilleri olmak üzere dört dil kullandıklarını, demir işçiliği ve kakmacılıkta usta olduklarını aktarır. Ayrıca epigrafik ve arkeolojik araştırmalar, dericilik ve seramik üretiminde önemli bir merkez olduğunu ortaya çıkarmış. Antik Kent gezisinden sonra, öğle yemeği ve Salda Gölü'ne doğru yola devam.
Salda Gölü, Göller Bölgesi içinde, ormanla kaplı tepeler, kayalık araziler ve küçük alüvyal ovalarla çevrili hafif tuzlu karstik bir göldür. 184 metreye varan derinliği ile Türkiye'nin üçüncü en derin gölü olup Dünyadaki Mars özelliği gösteren iki yerden biridir. Göldeki magnezyum yüklü beyaz kayaların aynısı Mars'ta da olduğu için buraya Mars yüzeyli göl denmekte. Gölün toprak yapısının sahip olduğu mineraller sayesinde, göl suyunun bazı cilt hastalıklarına karşı tedavi edici etkisi vardır. Suyunun temiz ve berrak oluşu ve turkuaz rengi, güneybatı ve güneydoğu kıyılarında yer alan küçük kumsalların Okyanus adalarını andırmalarına neden olmakta. Çeşitli molalar vererek gölün çevresini keşfettikten sonra Çardak Havaalanına transfer ve Türk Hava Yolları'nın saat 19.50 deki uçuşu ile İstanbul Havaalanına hareket. Saat 21.10 da İstanbul'a varış. Özel otobüs ile Taksim ve Kadıköy'e transfer.