Air France Hava Yolları ile saat 04:15'te hareketle 06:55'te Paris'e ve saat 10:30'da Paris'ten hareketle saat 16:00'da Peru'nun başkenti Lima'ya varış. Gelişte karşılama ve rezidansiyel Miraflores semtindeki otelimize transfer ve yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah, şehir turu için hareket. Peru'nun çölsel kıyısının ortasında yer alan Lima, İnka İmparatorluğu'na son veren İspanyol fatih Francisco Pizarro tarafından 1535 yılında kurulmuş. "La Ciudad de los Reyes" (Kralların Şehri) ünvanına kavuşan Lima, 300 sene boyunca Güney Amerika'nın en önemli şehir olarak kalır. Günümüzde Lima'nın tarihsel ve modern zenginliği uyumlu bir sentez sunmakta. UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan Lima'nın kolonyal tarihî merkezinden başlayan gezi esnasında Paseo de la Republica, Plaza San Martin Meydanı, Plaza de Armas Meydanı'ndaki Calbido Belediye Binası, Hükümet Sarayı ve ön cephesindeki görkemli ahşap oyma balkonları ile Başpiskoposluk Sarayı ile hemen yanında bulunan ve Fransisco Pizarro'nun mezarını barındıran Katedral görülecek yerler arasında. Plaza de Armas'a yakın Peru'nun zengin mirasının sergilendiği Merkez Bankası'nın Müzesi ve San Francisco Kilisesi, kilisenin altındaki kemik kümeleriyle dolu yeraltı mezarları ve Sevilla çinileri ile süslü manastırı ziyaretinin ardından parklar, mağazalar, rezidanslar, bankalar ve iş merkezlerinin bulunduğu okyanusa yakın modern San Isidro ve Miraflores semtlerinin gezilmesi. Öğle yemeğinin ardından, Kolomb öncesindeki farklı medeniyetlerine ait altın ve seramik gibi muhteşem koleksiyonlarını barındıran Rafael Larco Herrera Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi'ni ziyaret. Başkentin muhteşem bir konumunda bulunan en iyi lokantalarından birinde akşam yemeği. Geceleme otelde.

Sabah, çölde ilerleyerek şaşırtıcı manzaraların içinden geçen Güney Panamerican yoluyla Ballestas Adaları'nı gezmek üzere Lima'nın güneyindeki Paracas Doğal Rezervi'ne hareket. Üç saatlik bir yolculuktan sonra, Paracas'a varış. Bu adalarda binlerce göçmen kuş, deniz aslanı ve Humboldt pengueni yaşamakta. Tekneyle yapılacak bu iki saatlik gezide hayvanları çok yakından görmek mümkün. Adalara giderken tekneden kayalara oyulmuş ve Nazca çizgilerini çizen aynı insanlar tarafından çizilen El Candelabro isimli dev bir şamdan veya Kaktüs desenini görmek mümkün. MÖ I. yüzyılda ortaya çıkan Paracas kültürü, Palpa'nın kuzeyinde Chincha, Pisco ve Ica vadilerinde gelişti ve daha sonra Nazca ve Palpa vadilerine yerleşti. Tekne gezisinin ardından, Ica'ya transfer. Kum tepelerinin arasında yer alan Huacachina Vahası'nda öğle yemeğinin ardından, Ica'dan iki saatlik mesafede, çölün ortasındaki Nasca kasabasına doğru yola devam. Varışı takiben şehir merkezindeki otelimize yerleşme. Nazca çizgilerini araştırması ile ünlü olan matematikçi ve arkeolog Dr. Maria Reiche (1903-1998), hayatının son yıllarını bu otelde geçirdi. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Paracas kültürünün devamı olan Nazca kültürü MÖ 300 - MS 800 yılları arasında gelişti. Vadilerin kenarında yaşıyan Nazca insanları, jeoglifleri yapmak için çölün eteklerini ve platolarını kullandılar. Hayatını bu çizgilerin incelenmesi ve korunmasına adayan arkeolog ve matematikçi Maria Reiche, bir tür gök takvimi olarak kullanıldığını açıklamıştı. Sabah, çölün ortasındaki UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan ve hala esrarını koruyan Nazca çizgilerini küçük uçaklarla keşfetme. Boyları 15 ile 300 metreye arasındaki Nazca çizgilerinin sayısız geometrik motiflerini ve insan, bitki, sinek kuşu, kondor, pelikan ve fırkateyn gibi kuşlar, maymun, örümcek, kertenkele, balina şeklindeki hayvan figürlerini en iyi havadan görmek mümkün. Bu antik jeogliflerin üzerinde yaklaşık 35 dakika sürecek uçuşun ardından tekrar Panamerican yolunu takip ederek güneyin dağlık iç kesimlerinde yer alan Arequipa'ya hareket. Pasifik Okyanusu'nun kıyısını takip eden yol üzerinde, piknik seklinde öğle yemeği. Akşam, 2300 metre yükseklikte bulunan vaha-şehir Arequipa'ya varış. 1540 yılında Francisco Pizarro'nun temsilcisi Garci Manuel de Carbajal tarafından kurulan ve Unesco tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan eski şehrin merkezindeki otele yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Gün boyunca, "beyefendi" olarak nitelendirilen sönmüş El Misti Yanardağı'nın eteklerindeki Peru'nun ikinci büyük şehri Arequipa ve çevresinin keşfi. Sabah, Inka öncesi döneminden kalan terasları ile tanınan Chilina Vadisi ve Endülüs stili sergileyen güzel dar sokakları ile tanınmış Yanahuara gibi şehrin yakınlarındaki geleneksel yerleşimlerin gezisi. Beyaz lav taşından yapıldığı için "Beyaz Şehir" ismini alan Arequipa'yı çevreleyen El Misti, Chachani ve Picchu Picchu adlı üç yanardağın harika manzarasını Mirador'dan izleme imkanı. Daha sonra, barındırdığı XVII. ve XVIII. yüzyıldan kalma sömürge evleri ve diğer yapıları ile Arequipa tarihî merkezi gezisi esnasında, ülkenin en güzel kemerlere sahip Plaza de Armas Meydanı, XIX. yüzyılda inşa edilen Katedral, Barok ve yerli sanatlarının bir karışımı olan Mestizo sanat akımına ait XVII. yüzyılın en güzel dini mimari örneği La Compania Kilisesi ve Manastırı gezileri. Yerel bir lokantada öğlen yemeğinden sonra, 29,000 metre kareden fazla bir alanı kaplayan ve küçük bir şehir andıran Santa Catalina Manastırı'nı ziyaret. 1580 yılında kurulan ve kolonyal mimarinin bir şaheseri olan rahibe manastırı, sırlarını 1970'de kapılarını ziyarete açana dek sakladı. Büyüklüğü, zengin dekorasyonu ve İspanyol isimli sayısız dar sokakları ve meydanları ile şehrin en çekici, en ilginç yerlerinden birini oluşturmakta. Akşam yemeği yerel bir restoranda. Geceleme otelde.

Kahvaltıdan sonra, havalimanına transfer ve yerel hava yolları ile And Dağları'ndaki Cusco'ya uçuş. Karşılamanın ardından, İnka'lar tarafından kutsal kabul edildiği için Kutsal İnka Vadisi olarak da bilinen Urubamba Vadisi'ne doğru yola çıkış. Urubamba Vadisi'ndeki son derece renkli ve zengin pazarı ile tanınan Pisac kasabasına hareket. Geleneksel giysili yerli halk tarafından kurulan pazarda, rengarenk ve geleneksel elbiseler ve şapkalar, panço ve kazak gibi lama yününden yapılmış giysiler, el işleri, müzik enstrümanları gibi çeşitli yerel sanat ürünleri satılmakta. Daha sonra, Kutsal Vadi'nin girişini korumak amacıyla İnkalar tarafından inşa edilen etkileyici Ollantaytambo Kalesi'ni ziyaret için yola devam. Ollantaytambo bir tapınak, tarım terasları ve bir kent içeren müstahkem alan olarak inşa edilmiş. 1536'da burada, kral Manco Inca Yupanqui İspanyolları yenmişti. Ollantaytambo, sakinlerinin eski gelenekleri ve yöntemleri korumalarından dolayı "Yaşayan İnka Kasabası" olarak bilinmekte. Kutsal Vadi'de öğle yemeğinin ardından, bir dağın yamaçlarındaki Salinas Maras adlı tuz madenine hareket. Bir kaç havzadan oluşan ve İnkaların bölgeye gelmeden önce işletilen tuz madeninin beyaz rengi çevredeki dağın yeşilliğiyle büyük bir kontrast oluşmakta. Akşamüstü bu güzel vadide bulunan otelimize transfer ve yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah, Ollantaytambo tren istasyonuna transfer ve panoramik pencereli 360° treni ile 120 km uzaklıktaki Agua Calientes'e hareket. Varışta, Güney Amerika'nın en ünlü ve en etkileyici ören yeri olarak tanınan ve UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan Machu Picchu'ya otobüsle çıkış. Amerika'ya gelen "conquistador" denilen İspanyol istilacıların yüzyıllarca bulamadığı, efsanelere konu olan kayıp şehir Machu Picchu, 1911'de Amerikalı arkeolog, kaşif, politikacı ve Yale Üniversitesi tarih profesörü Hiram Bingham tarafından keşfedildi. Nefes kesici manzaralar sunan büyüleyici Machu Picchu, 1438-1471 yılları arasında hüküm süren Tahuantinsuyo'nun en büyük devlet adamı İnka Pachacutec tarafından XV. yüzyılın ortasında bir dağın tepesinde kurularak, son İnkaların sığınağı olmuş. İnka aristokrasinin elitleri için bir sığınak olarak inşa edilen mühendislik harikası şehir, imparatorluğun başkenti Cusco'ya yaklaşık 120 kilometre uzaklıktaki Vilcanota sıradağlarının doğu yamacında inşa edilmiş. Sarp kayalıklarla çevrili ve yabancıların gözünden uzak, en az üç kuşak İnka tarafından iskan edilmiş olan Machu Picchu'nun, ani ve gizemli bir kararla terk edildiği anlaşılmakta. Machu Picchu, İnka'nın çöküşünden geriye kalan planlı, şaşıtırcı ve muhteşem bir yapıdır. Machu Picchu gezisi ve öğle yemeğinin ardından, otobüsle Aguas Calientes'e dönüş. Daha sonra trenle Kutsal Vadi'ye hareket. Akşamüstü, Ollantaytambo tren istasyonundan Kutsal Vadi'deki otelimize dönüş. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah, Kutsal Vadi'yi terk ederek otobüsle Cuzco'ya doğru yola çıkış. Cusco'nun çevresindeki en önemli kalıntıları olan Sacsayhuaman gezisi. İspanyollar, aslında dini bir yer olan Sacsayhuaman'ın, konumu ve şekli nedeniyle askeri bir yapı olduğuna inanıyorlardı. Yapı genellikle, taşlarının boyutundan dolayı "devasa" olarak tanımlanmaktadır. Cuzco şehrine bakan, bir puma kafası şeklindeki dev taşları ile nefis bir mimarisi olan Sacsayhuaman Kalesi, İnka medeniyetinin inançlarına göre "Evrenin Efendisi" Viracocha'nın oğlu Güneş Tanrısı İnti'ye adanan ve 24 Haziran'da gerçekleşen "Inti Raymi" güneşe tapınma kutlamalarına ev sahipliği yapmakta. Gezinin ardından, 3400 metre yükseklikte bulunan Cusco'ya doğru yola devam. şehrin ana meydanı Plaza de Armas'a bakan yerel bir restoranda öğle yemeğinin ardından, daracık parke taşlı sokakları ve az katlı evleri ile tarihî şehirdeki otelimize yerleşme. Daha sonra, yerli Quecha dilinde "dünya'nın göbeği" anlamına gelen UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan Cusco gezisi. Peru´daki İnka Hanedanlığı´nın efsanevi kralı Manco Capac tarafından kurulan ve Büyük İnka İmparatorluğu'nun başkenti olan Cusco, İspanyolların buraya yerleşmesinden sonra İnka saraylarının temellerinin üstüne kurulan şaşırtıcı bir sömürge şehri oldu. Gezi esnasında, bir zamanlar altın ve gümüş ile kaplı Koricancha Güneş Tapınağı; Quechua dilinde "savaşçının yeri" anlamına gelen "Huacaypata" olarak adlandırılan ve daha sonra istilacı Francisco Pizarro tarafından Cusco'nun fethinin ilan edildiği yer olan Plaza de Armas Meydanı; Inca Wiracocha'nın sarayı üzerine muhteşem bir tahta işçiliğiyle inşa edilen ve çeşitli tabloları barındıran barok katedralin ve tarihî sokakların keşfi... Akşam yemeği folklorik gösteriler eşliğinde yerel bir restoranda. Geceleme otelde.

Sabah erken hareket ederek, Cuzco-Puno arasındaki Altiplano yüksek yaylasında yolculuk. Bu yolculuk esnasında aynı familyaya ait lama, vikunya ve alpaka sürülerinin koşuştuğu vahşi bir doğanın unutulmaz manzaralarını seyredip, çömlekçilik ve dokumacılık yapılan bir köyde mola vererek farklı bir yaşam tarzını gözlemleyebileceksiniz. Cuzco'nun 150 kilometre güney doğusunda, 4312 metre ile bu yolun en yüksek noktası olan La Raya üzerinden geçerek seyahatin en yüksek rakımına ulaşmış olacaksınız. Bolivya ve Peru'nun paylaştığı 3800 metre yükseklikteki Titicaca Gölü'nün kıyısında bulunan Puno'ya varışı takiben, göl manzarasına hakim otelimize yerleşme ve öğle yemeği. Bolivya ve Peru'nun paylaştıkları Titicaca Gölü, efsaneye göre İnka İmparatorluğu'nun kurucuları Mama Ocllo ve Manco Capac'ın geldikleri yerdir. Dünyanın en yüksek gölü olarak bilinen Titicaca'daki tekne gezisinde, Uros Kızılderililerin yaşadıkları "tottora" adlı sazdan yapılan yüzen adaları ve yine yerlilerin sazdan olan küçük evlerini, tekneleri ile nasıl balıkçılık yaparak ve avlanarak yaşamlarını sürdürdüklerini görme imkanı. Tottora sazından yapılan bir sandal gezisinin ardından akşamüstü Puno'ya dönüş. Öğle yemeği, akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah, gümrük işlemleri için önce Peru sınırında bulunan Kasani'ye hareket edip sonra Bolivya ve Peru'nun paylaştıkları Titicaca Gölü'nün Bolivya tarafındaki Copacabana şehrine doğru yola devam. Titicaca Gölü'ndeki yerlilerin en önemli dini merkezi olan Güneş Adası'na Copacabana'dan hızlı tekne ile geçiş. Efsaneye göre Manco Capac'ın Güneş Tanrısı İnti tarafından büyütüldüğü yer olduğu için yerel mitolojide büyük önem taşıyan Güneş Adası gezisi esnasında eski İnka Sarayı Pilkokaina, Güneş Tapınağı, 200 basamaklı İnka Merdiveni, Yumani Bahçeleri, sonsuz gençlik getiren Kutsal Pınarı görebilirsiniz. Bu güzel adada öğle yemeğinden sonra, tekne ile Bolivya'nın en önemli katolik hac yeri olan Copacabana'ya dönüş ve renkli ana meydanında yükselen tanınmış kolonyal kilisesi "la Candelaria" yı ziyaret. Bu kilise, Bolivya'nın koruyucusu ve mucize yarattığına inanılan Morena Meryem Anası'na ithaf edilmiş. Copacabana gezisinin ardından, panoramik yoldan ve köprü bulunmadığı için yerli halk tarafından kullanılan feribotla Tiquina Boğazı'nı geçerek otobüsle La Paz'a doğru hareket. Akşamüstü Bolivya'nın hükümet merkezine varış. Huayna Potosi (6094 metre) ve Nevado Illimani (6460 metre) dağlarının arasındaki Chuquiago Marka vadisinde, 3660 metre yükseklikte kurulmuş şehir merkezindeki otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Dağların yamaçlarında, yaklaşık 1000 metre yüksekliğe kadar yapılan binalarla atipik bir topografiye sahip şehir, son derece şaşırtıcı bir görüntü sergilemekte. "Barış" anlamına gelen dünyanın en yüksek başkenti La Paz turu için hareket. Hükümet Sarayı, ön cephesi yerli motiflerle dekore edilmiş barok San Francisco Kilisesi ve San Francisco Meydanı, Ulusal Kongre Binası ve Katedral'in bulunduğu kentin ana meydanı Plaza Murillo gezilerinden sonra, Kolomb öncesi altın ve gümüş takılarının sergilendiği "Metales Preciosos" değerli metaller müzesi ziyareti. Tüm La Paz'ı ayaklarınızın altında göreceğiniz nefes kesen bir teleferik gezisi. 2014 yılında kullanıma açılan ve aşağı şehir olan kent merkezi ile 4100 metredeki yukarı şehir El Alto'yu birbirine bağlayan "Mi Teleferico", dünyanın en yüksek ve en uzun teleferik sistemi olarak tanınmakta. Yerel bir lokantada öğle yemeğinin ardından, kentin 15 kilometre uzağındaki ay vadisi anlamına gelen Valle de la Luna'ya hareket ve erozyon'un yonttuğu garip jeolojik kireç oluşumları arasında gezinti. La Paz'a dönüş ve kurutulmuş hayvan, çeşitli otlar ve muska gibi büyü malzemelerin satıldığı "Mercado de las Brujas" adlı şaşırtıcı Cadılar Pazarı ve el sanatları dükkanlarının bulunduğu Sagarnaga sokağında gezinti. Pazarda serbest zamanın ardından otele dönüş. Akşam yemeği folklorik gösteriler eşliğinde yerel bir restoranda. Geceleme otelde.

Sabah, El Alto'da bulunan havalimanına transfer. Bolivya'nın güneybatısında bulunan ve Salar de Uyuni'nin giriş kapısı olan Uyuni'ye uçuş. Yerel bir restoranda kahvaltının ardından, Tunupa olarak da adlandırılan Salar de Uyuni'nin keşfi için 4x4 arazi araçlarıyla hareket. Uyuni'nin hemen dışındaki "Cementerio de los Trenes" de mola. İlginç görüntülere sahip bu tren mezarlığında bir zamanlar gümüş, tuz ve yolcu taşımacılığı için kullanılan, sessizliğin içerisine sürgüne terkedilmiş, paslanmakta olan sayısız buharlı lokomotif ve vagon görebilirsiniz. 12.000 km² alanıyla dünyanın en büyük tuz gölü Salar de Uyuni, güneybatı Bolivya'nın büyük bir kısmını kaplayan tarih öncesi bir iç denizin parçasıydı. Bu devasa tuz rezervi, 10 milyar ton olarak belirlenmiş. Uyuni'nin tuzu kalıplar halinde kesilerek inşaat malzemesi olarak kullanılabilmekte. 2 ila 10 metre arasında değişen kalın tuz kristalleri tabakası ile eşsiz Salar de Uyuni uzaydan görülebilen tek parlak nokta. Yalnızca sıradağlar ve gökyüzü tuz gölünün sınırlarını oluşturmakta. Yağmur mevsiminde 5-20 cm arası bir su tabakası ile kaplı olan çöl Dünya'nın en büyük aynasına dönüşerek çok özel görüntüler sergilemekte: zaman zaman ufuk çizgisini ayırt edebilmek imkansız olmakta. Burada radyasyon ve diğer şaşırtıcı tabiat olaylarından dolayı serap ve optik efektler oluşmakta. Gökyüzünün suda yansımaları ile oluşan hayali manzara ve atmosfer adeta büyüleyici ve nefes kesici olabilmekte. Gölün ortasında bulunan balık şeklindeki, dev kaktüslerle kaplı Incahuasi adası gezisi. Su örtüsünün seviyesinin uygunluğuna göre ulaşılabilen adada, piknik şeklinde öğle yemeği. Gezi esnasında tuz elde etme işlemini görebilirsiniz. Salar de Uyuni'nin ortasında büyüleyici gün batımını seyrettikten sonra tuz otelimize yerleşme. Tuz gölü üzerinde ilginç bir görüntü ortaya çıkaran otelin zeminleri, duvarları, mobilyaları ve çoğu eşyası tamamen tuzdan yapılmış. Odalar, tuz üzerinde oyulmuş Aymara Kızılderilileri'nin Astroloji unsurları ile dekore edilmiş. Salar de Uyuni'yi oluşturan tuz, lityum ve diğer minerallerden oluşan doğal malzeme kullanımı, yapının şekli kadar önemli. Bu unsurlar yapıya bir ekolojik ve biyoenerjik özellik vermekte. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

İki gün boyunca, Uyuni'den Bolivya'nın en güneybatı ucuna kadar uzanan Ruta de la Joyas yani And'ların mücevherler yolunu takip edeceğiz. Kahvaltının ardından, Kuzey Lipez bölgesindeki jeolojik ve ornitolojik çeşitliliğiyle tanınan Eduardo Avaroa Milli Parkı'na doğru yola çıkış. Yolculuk esnasında, manyetizma nedeniyle dış iletişim olmadığı için, kayalık oluşumlar ve sönmüş volkanlar ile neredeyse ıssız bir çöl manzarasına rastlamak mümkün. Kahverengi ve bej tonları ile Paseo del Leon kanyonunun dibinde erozyonla oluşmuş çok sayıdaki sığınak ve yumuşak volkanik kayanın şaşırtıcı şekilleri ile "yareta" adlı yemyeşil çalı bitkilerinin görüntüsü ilginç ve güzel bir karşıtlık oluşmakta. Daha batıdaki Şili sınırında, bölgenin tek aktif yanardağ olan Ollagüe'nin fümerolleri açıkça görülebilir. Daha sonra karşımıza, deniz seviyesinden 4000 ila 4500 metre arası bir yükseklikte bulunan ilginç renkli küçük göller çıkacak: her biri farklı renkte olan Cañapa, Hedionda, Chiar Khota, Honda ve Ramaditas adlı bu göller, etkileyici volkanik koniler ile çevrilmiş ve bazıları kuş kolonilerine ev sahipliliğini yapmakta. Kahverengi, bej, kırmızı, portakal ve sarının tüm nüansları taşıyan büyük Siloli çölüne varınca buradaki dağların ve kum tepelerinin oluşturduğu manzaralara hayran kalacaksınız. Örneğin, rüzgârın aşındırmasından dolayı taşlaşmış ağaca benzeyen, Siloli çölünün en ünlü kayası, yaklaşık 7 metre yüksekliğindeki "Arbol de Piedra" yani Taş Ağaç'ını görebilirsinz. Son olarak, Bolivya'nın büyük doğal güzelliklerinden biri olan Laguna Colorada'nın keşfi. "Kırmızı Lagün" olarakta adlandırılan göl, suların yüzeyindeki tortu ve çeşitli yosun pigmenti nedeniyle kızıl bir renk almış. And'ların yuvası olarakta adlandırılan göl, üç flamingo türü, değişik kuşlar ve tehlikedeki bazı memeli türleri için önemli bir yaşam alanı teşkil etmekte. Öğle yemeği piknik seklinde. Akşam yemeği ve geceleme çölün ortasında yer alan, taş ve volkanik kumlar ile inşa edilmiş otelimizde.

Sabah Güney Lipez bölgesi ile Eduardo Avaroa Milli Parkı gezisine devam. İlk olarak, yoğun jeotermal aktivitesiyle "sabahın güneşi" anlamına gelen Sol de Mañana'nın keşfi. Bu alan, her boyda yüzden fazla kaynayan çamur havuzu, sülfür kaynağı ve buhar püskürten yer çatlakları ile hatırlanır. Polkes'de, gerçek dışı bir ortamda, sıcaklığı 28-30 derece arasında değişen mineral yüklü termal sularında yüzme imkanı. Daha sonra, garip kaya oluşumlarından dolayı İspanyol ustanın resimlerini anımsatan ve Dali olarak adlandırılan çölden geçerek, yeşil göl anlamına gelen olağanüstü güzellikteki Laguna Verde'ye doğru yola devam. İçerisinde bulunan yüksek oranda bakır çözeltisinden dolayı göle hakim olan yeşil renkten adını alan Laguna Verde, 5916 metreye ulaşan zirvesi ile Liancahur Yanardağı'nın eteklerinde, 4.300 metre yükseklikte bulunan konumuyla dünyanın en yüksek gölleri arasında yer almakta. Ayrıca lagünün rengi, yüksek derecede mineral içerdiği için sihirli bir şekilde koyu yeşilde çarpıcı bir zümrüt rengine doğru değişmekte. Öğle yemeği piknik seklinde. Sınırı geçme işlemlerinin ardından, 2438 metre yükseklikte bulunan, Şili'nin arkeolojik anlamda başkenti San Pedro de Atacama'ya doğru yola devam. Atacama Çölü'nde yer alan gerçek bir vaha olan San Pedro de Atacama, 1450 yılında İnkaların, 1536 yılında ise İspanyolların egemenliği altına girmiş. XIX. yüzyılda bölgede yaygınlaşmaya başlayan bakır endüstrisiyle ticaret alanında öne çıkmaya başlayan San Pedro de Atacama, günümüzde ise, kerpiçten evleri ve dar toprak yollarıyla, Şili'nin arkeoloji ve turizm merkezi haline gelmiştir. Otele yerleşmenin ardından San Pedro de Atacama'nın keşfi. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Kahvaltının ardından, 3000 kilometrekarelik geniş alanıyla Şili'nin en büyük tuz çölü olan Salar de Atacama'ya doğru hareket. Denizden 2500 metre yükseklikte bulunan Salar de Atacama, dünyanın en kurak çölü olarak bilinen Atacama Çölü'nün tam ortasında yer almakta. Bu sebeple, oldukça kuru ve pussuz bir havaya sahip olan Salar de Atacama'da, 70 kilometre ötede bulunan tuz çölünün diğer ucunu görmek mümkün. Tuz çölünün altında ise, oldukça kalın bir tuz tabakasıyla örtülü bir tuz gölü bulunmakta. Salar de Atacama aynı zamanda, And, Şili ve Jame's olmak üzere 3 flamingo türüne ev sahipliği yapmakta. Tuz çölünün keşfinin ardından bir kanyonda kurulmuş küçük bir çöl köyü olan Toconao gezisi. Yerel bir restoranda öğle yemeği için San Pedro kasabasına dönüş. Öğleden sonra, gün ışığına göre değişen kayaların renkleri ile "Ölüm" ve "Ay" vadileri anlamına gelen Valle de la Luna ve Valle de la Muerte'yi keşfetmek üzere yola çıkış. Mars Vadisi olarak da anılan Ölüm Vadisi'nde, erozyon sonucu değişik şekillerde oluşan birçok kaya formasyonu ve kumul bulunmakta. Vadide yapacağımız kısa bir yürüyüş sırasında Üç Meryem anlamına gelen Las 3 Marias kaya formasyonunu ve tuz mağaralarını ziyaret. Gün sonunda, kumulların ardında kaybolan güneşin sunduğu muhteşem günbatımı manzarasının seyri. Bir zamanlar, San Pedro papazı Le Paige ayda çekilen ilk fotoğrafları görünce, buradaki yüzey şekillerinin Ay'dakilerle çok benzeştiğini fark edip bu vadiye Ay Vadisi adını vermiş. Akşam yemeği için otele dönüş. Geceleme otelde.

Kahvaltının ardından, San Pedro'dan bir buçuk saatlik mesafedeki Calama havalimanına transfer ve Lan Air Hava Yolları ile Şili'nin başkentine uçuş. Santiago de Chile ya da kısaca Santiago'ya varışı takiben karşılama. Bellavista semtinin tipik bir restoranında öğle yemeğinin ardından, And Dağları'nın eteklerinde ve ülkenin ortasındaki bereketli topraklar üzerinde bulunan Santiago'nun keşfi. Santiago, Güney Amerika'nın en yüksek refah seviyesine sahip şehirlerinin başında gelir. Şili'nin, kişi başına düşen milli gelire göre bölgenin en zengin ülkesi olduğu aşikardır. Santiago, Picunche yerlilerinin yaşadığı bölgede 1541 yılında İspanyol kaşif Pedro de Valdivia tarafından kurulmuş. Sömürge dönemi yapıları ve modern gökdelenlerin karışımından oluşan başkent büyük bir kontrast yansıtmakta. Tur esnasında eski mahalleler; hipodrom; üniversiteler; Cousino Sarayı; bir zamanlar Salvador Allende ve Augusto Pinochet'nin hükmettikleri Moneda (darphane) hükümet sarayı; Metropolitana Katedrali ve eski kongre binası ile kolonyal şehrin göbeği olan Plaza de Armas meydanı, merkez çarşısı gibi yerleri görebilirsiniz. Ardından Forestal Parkı, bohem semti Bellavista, Metropolitan Ulusal Parkı, Santa Lucia Tepesi ile geziye devam. Vitacura, Las Condes ve Providencia rezidensiyel semtlerinden geçerek Santiago'nun eşsiz bir panaromasına hakim dünyanın en büyük parklarından Cerro San Cristobal tepesine çıkış. Gezinin ardından, şehir merkezindeki otelimize yerleşme. Başkentte dilediğiniz gibi gezebilmeniz için serbest zaman. Akşam yemeği ve geceleme otelde. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah, Santiago'dan 120 km uzaklıkta ve Pasifik Okyanusu'nun kıyısında bulunan, efsanevi Valparaiso liman-kentine hareket. Casablanca vadisinin büyük bağlarının ve Curacavi vadisinin meyva bahçelerinin süslediği manzaraların ortasından geçerek UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınmış Valparaiso'ya varış. Şehrin şanlı geçmişinin bıraktığı güzel mimari örneklerinden ziyade, popüler mahalleler gezginleri daha fazla etkilemekte. Kazıklar üzerinde mucizevi bir şekilde " cerros " olarak adlandırılan kıyının yamaçlarında asılı duran binlerce rengarenk ev harika bir görünüm sergilemekte. Tarihi fünikülerler ile çıkılan 45 mahallenin tepelerinden şehrin, körfezin ve ilginç limanın harika manzaralarını seyretmek mümkün. Manzaralı bir restoranda öğle yemeğinden sonra, artistlerin ve şairlerin ilham kaynığı olan bu pitoresk mahallede bulunan Edebiyat Nobeli ödüllü Pablo Neruda'nın Şili'deki üç evinden biri olan " La Sebastiana " gezisi. Ardından, adeta açık bir hava müzesini oluşturan duvar resimlerini görerek aşağı şehrine kadar yürüyüş. Daha sonra, Valparaiso'nun yakınlarında bulunan ve "bahçe şehir" olarak andlandırılan Şili'nin en ünlü tatil beldesi Vina del Mar gezisi için hareket. "Reloj de Flores" çiçek saati, Casino, Vergara Meydanı ve Quinta Vergara parkının görülmesi. Paskalya Adası'ndaki gizemli, dev Moai heykellerinin bir örneğinin bulunduğu Fonck Müzesi'ni ziyaret. Akşamüstü Santiago'ya dönüş. Akşam yemeği yerel bir restoranda. Geceleme otelde

Sabah serbest zamanın ardından, havalimanına transfer ve KLM Hava Yolları ile saat 12:45'te Amsterdam'a hareket.

Saat 10:00'da Amsterdam'a ve buradan 11:30'da hareketle saat 16:55'te İstanbul'a varış.