02 Mayıs 2019 Perşembe İstanbul - Midyat - Hasankeyf - Mardin

Sabah, İstanbul Havaalanından, saat 06.25'teki Türk Hava Yolları uçuşuyla Mardin'e hareket. Saat 08.25'te Mardin'e varış, karşılama ve
Midyat'ın eski mahallelerinin keşfi için, tur otobüsü ile hareket. Şehrin taş evlerle çevrili sokakları adeta bir film stüdyosunu andırmakta. Evlerin içinde, devlet konukevi gibi çok iyi restorasyon görmüş ve bir çok film çekiminde kullanılmış olanlarıda bulunmakta. Kendinizi Mezopotamya uygarlığının derinliklerinde hissedeceğiniz bu gezintiden sonra
Telkari Gümüşcüler Çarşısı' nda bir mola ve
Mor Gabriel Manastırı'na hareket. Yayvantepe yakınlarında bulunan manastırın yerleşimi 1600 yıl öncesine dayanır. Temelleri ilk olarak M.S. 397 yılında Mor Samuel ve Mor Şemun adında iki Süryani rahip tarafından atılmış. Midyat Platosu'ndaki manastır yaşamının en eskisi olduğu için, yüzlerce rahibi barındıracak büyüklükte inşa edilmiş. Bu ilginç manastırın keşfinden sonra Midyat'ta öğle yemeği. Öğleden sonra
Hasankeyf'e doğru yola çıkış.Yol üzerinde
Tur Abdin bölgesinin en eski köylerinden olan
Anıtlı Köyü'nde bulunan ve günümüzde eşine az rastlanan bir mimari özellikteki
Meryem Ana Kilisesi gezisi. Daha sonra, yükselen baraj sularından dolayı artık detaylı gezemediğimiz muhteşem Hasankeyf'den son nostaljik görüntüleri alabilmek ve kasabanın havasını soluyabilmek için bir mola. Ardında Mardin'e doğru yola devam. Varışta otele yerleşme. Akşam yemeği
Cerciş Murat Konağı'nda.
03 Mayıs 2019 Cuma Mardin - Diyarbakır - Nemrut Dağ

Sabah, kahvaltıdan sonra, Mardin'in keşfi: İlk olarak
Darulzaferan Manastırı'nın ziyareti: M.Ö. 4000 yılından bugüne dek ayakta kalmış olmasına rağmen Mezopotamya'daki manastırlar arasında en sağlam yapıya sahip olanıdır. Halen Süryani Kilisesi'nin önemli dini merkezlerinden biri olan manastırın kuruluşundan önce burada, günümüzde Mor Hananyo Kilisesi'nin doğu köşesinde görülebilen bir Güneş Tapınağı'nın mevcudiyeti bilinir. Bu yapının, düz taşlardan oluşan ve hiç bir birleştirici malzeme kullanmadan tutturulabilmiş tavanı çok ilginçtir. Daha sonra Mardin şehir turu:
Sakıp Sabancı Kent Tarihi Müzesi, Dilek Sabancı Sanat Galerisi, Postane Binası (eski Mardin konağı),
Zinciriye Medresesi, Kasımiye Medresesi, Ulu Cami ve Mardin'in dar sokakları ile çarşıları. Ardından
Diyarbakır'a hareket.
Mezopotamya ile
Anadolu medeniyetlerinin geçiş noktasında olan Diyarbakırın tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanır. Bu dönemde şehrin merkezinde, Hitit ve Hurri-Mittani egemenliği yaşanmış ve M.Ö. 1260'tan sonra sırasıyla Asurlular, Aramiler, Urartular, İskitler, Medler, Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Ermeniler, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar,Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları, Hamdaniler, Mervaniler, Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, Moğollar, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar Diyarbakır'a egemen olmuşlar. Çin Seddi'nden sonra en uzun sur olması ile ünlenen
Diyarbakır Surları 5.5 km uzunluğunda ve 7-8m yüksekliğindedir. 16 kalesi ve 5 çıkış kapısı olan siyah bazalt surlar, kentin en ilgi çekici yeridir. Ortaçağ askeri mimarisinin muhteşem örneğini oluşturan bu surlar yazıtlar ve kabartmalarla dekore edilmiş. Surlardan sonra M.S. 639 yılında Mar-Tama Kilisesi'nden camiye çevrilerek kara taşlarla inşa edilen ve Anadolu'nun en eski camisi olan
Ulu Camii gezisi: Avlusundaki şadırvanları, çeşitli devirlere ait kitabeleri yönünden büyük değer taşımaktadır. Diyarbakır'da öğle yemeğinin ardında
Nemrut Dağı'na hareket.
Siverek'de yeni yapılan
Nissibi Köprüsü'nden geçerek, !987 senesinde
UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilen Nemrut Tümülüsü'nün yamaçlarına varış. Burada bulunan otele yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
04 Mayıs 2019 Cumartesi Nemrut Dağ - Göbeklitepe - Harran - Urfa

Sabah, gün doğumundan önce. minibüslere binerek
Kommagene Kralı 1. Antiochos tarafından M.Ö. 1. yüzyılda yaptırılan ve Pers ile Yunan stillerinin bir karışımı olan, 2200 mt irtifadaki
Nemrut Dağı Tümülüsü'ne çıkış. Tümülüsün kenarlarındaki terastan muhteşem gün doğuşunu seyrettikten sonrra, Doğu ve Batı teraslarında bulunun devasa heykellerin keşfi. Ardından, kahvaltı için otele dönüş ve
Göbeklitepe'ye hareket. yol üzerinde
Karakuş Tümülüsü,
Cendere Köprüsü, eski Kahta ve
Arsameia Antik Kenti tapınak alanı gezileri. Daha sonra Göbeklitepe'ye varış. Dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğu olan Göbeklitepe, araları taş duvarla örülü T biçimindeki 10 - 12 yuvarlak planda dizilmiş dikilitaş ve merkezine yerleştirilmiş daha yüksek boyda iki dikilitaştan oluşmakta. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, el ve kol, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartma ya da oyularak betimlenmiş. Bu kompozisyonun, bir öykü, bir anlatım ya da bir mesaj ifade ettiği düşünülmekte. Sonuçta, buranın bir yerleşim yerinden ziyade bir kült alanı olduğu savı güç kazanmakta. Buradaki kült yapılarının üretime geçiş aşamasına yakın olan son avcı grupları tarafından inşaa edilmiş olduğu düşünülmekte ve tüm bu dikilitaşlar, stilize insan heykelleri olarak yorumlanmakta. Gezinin ardından, Urfa yakınlarında bulunan
Harran'a hareket. Harran adına ilk defa, Kültepe ve Mari'de bulunan M.Ö. 2.000 başlarına ait çivi yazılı tabletlerde rastlanır. M.Ö. 2.000'in ortalarına ait Hitit Tabletleri'nde, Hitit'lerle Mitanni'ler arasında yapılan bir anlaşmaya Harran'daki Ay Tanrısı'nın (Sin) ve Güneş Tanrısı'nın şahit tutulduğu belirtilmektedir. Harran, Kuzey Mezopotamya'dan gelerek batı ve kuzeybatıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunmasından dolayı Anadolu ile sıkı ticaret ilişkileri bulunan Asurlu tüccarların önemli uğrak yerlerinden biri idi. Anadolu'dan Mezopotamya'ya, Mezopotamya'dan da Anadolu'ya olan ticaret binlerce yıl Harran üzerinden yapılmıştı. Bu da burada zengin ve köklü bir kültür birikiminin oluşmasına neden olmuştur. Harran, Ay, Güneş ve Gezegenlerin kutsal sayıldığı eski Mezopotamya putperestliğinin ( Sabiizm ) önemli merkezi olmasıyla tanınırdı. Bu nedenle Harran'da Astronomi ilmi çok ilerlemişti. Dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden birisi Harran Ekolü'dür. Bugün, şehri besleyen ırmaklar kurumuş olduğundan, sudan ve yeşilden mahrum bir ovanın ortasında 5000 yıllık tarihi, tipik evleri, höyüğü, kalesi, şehir surları ve çeşitli mimari kalıntıları ile ayakta durmaktadır. Tipik toprak evleri ve harabeleri gezdikten sonra Urfa'ya dönüş ve otele yerleşme. Akşam
''Sıra Gecesi" eşliğinde yöresel yemekler ve müziklerle yorgunluğunuzu atacağınız tarihi konağa hareket. Geceleme otelde.
05 Mayıs 2019 Pazar Urfa - Istanbul

Sabah, kahvaltının ardından, 2015 yılında açılan
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ziyareti. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, Arkeopark ve Edessa Mozaik Müzesi'nden oluşan Haleplibahçe Müze Kompleksi, 34 bin metrekarelik kapalı alanıyla Türkiye'nin en büyük müzesi olma özelliğini taşıyor. Göbeklitepe, Nevalı Çori, Akarçay Tepe, Hassek Höyük, Gre Virike, Lidar Höyük gibi höyüklerin her biri uygarlık tarihinin mihenk taşlarını oluşturuyor. Şanlıurfa'da özellikle 1960'lı yıllardan beri yapılan Baraj Kurtarma Kazıları ile çok önemli arkeolojik eserler keşfedildi. Çağdaş müzecilik anlayışı ile kurulan yeni Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde bu höyüklerin her biri, gerek kazı hikayesi gerekse eserleri ile, bölgede uzun yıllar çalışmış ve bu kazılarda görev almış deneyimli bilim insanlarının desteği ve katkısı ile özel tasarlanan bir mekan içerisinde sergilenmekte. Müze gezisi ardından
Balıklı Göl gezisi. İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın sembolü haline gelmiş. Balıklı Göl gezisinden sonra, Urfa'nın tarihi dokusunun keşfine
kapalı çarşı, eski taş sokak ve evler, Gümrük Han'la devam En lezzetli yöresel yemekleri tadacağınız
Gülhan Restoran'da son öğle yemeğinin ardından havalimanına transfer. Saat 16.25'teki Türk Hava Yolları'nın uçuşuyla saat 18.20'de İstanbul Havaalanı'na dönüş.