Türk Hava Yolları ile saat 08:20'de hareketle saat 09:50'de Akdeniz'in ortasındaki Şövalyeler Adası Malta'ya varış. Karşılamadan sonra adanın güneydoğusundaki balıkçı köyü Marsaxlokk'u gezmek üzere hareket. Marsaxlokk köyü büyüleyici bir tablo oluşan limanı ile meşhurdur. Burada "Luzzu" adlı parlak renkli geleneksel Malta kayıklarını görebilirsiniz. Fenikelilerden kalma şekli ile bu kayıklar Malta'nın simgesi haline gelmiş. Bu teknelerin diğer özelliği ise denizden gelecek kötülüklere karşı burun kısmındaki Mısır tanrısı Horus Gözü'nün bulunması. Marsaxlokk köyünde öğle yemeği. Hospitalier Şövalyeleri ya da St. Jean Şövalyeleri, daha sonraları "Rodos Şövalyeleri", Malta'ya geldiklerinde ise "Malta Şövalyeleri" olarak anılmış. Öğleden sonra, Malta'nın doğusundaki Valletta şehrine doğru hareket ve bu şövalyelerin 1530 yılında Malta'ya vardıklarında kurdukları karargahın yeri olan ve "Üç Şehir" olarak bilinen tarihi bölgesinin keşfi. Vittoriosa, Cospicua ve Senglea'dan oluşan Üç Şehir, Vallletta'nın karşı kıyısındaki koylarda yer almakta. 1530 yılında şövalyelerin Malta'ya geldiklerinde karargahlarının merkezi Vittoriosa (Birgu) gezisi sırasında görkemli Aziz Laurent Kilisesi ve Engizisyon mahkemelerini barındırmış olan sarayın görülmesi. Daha sonra, Vittoriosa'nın karşısındaki Senglea (Isla) gezisi. Senglea yarımadasının ucundan Valetta'nın büyük limanı olan Grand Harbour'un stratejik girişinin fevkalade panoramik manzarasını seyrederken olağanüstü konumunu ve tahkimatlarını en ayrıntılı şekilde algılamak mümkün. Gezinin ardından, iki gece geçirmek üzere, gece hayatıyla tanınan modern St Julian's mahallesinin kalbinde ve denize hakim bir konumda bulunan otele yerleşme. Yerel bir restoranda akşam yemeği. Geceleme otelde.

Bereket tanrıçasına adanmış gizemli tapınakların kalıntılarından anlaşıldığı gibi, altın bir Neolitik dönem yaşayan Malta Takımadaları, daha sonra etkisi altına girdiği Fenikeli, Kartacalı, Romalı, Bizanslı, Norman, Aragon, St Jean şövalyeleri, Fransız, İngiliz ve Osmanlı kültürlerinden izler taşır.
Sabah, gün boyu Gozo Adası'nı gezmek üzere Malta'nın kuzeybatısında bulunan Cirkewwa limanına transfer. Üç küçük adanın en büyüğü olan meskun Camino'nun açıklarından geçerek, 25 dakikalık bir feribot yolculuğundan sonra Gozo'nun ana limanı Mgarr'a varış. Malta ile aynı tarihi paylaşmasına rağmen zamanın durduğu hissini veren Gozo, Akdeniz'in ortasında eşsiz ve farklı bir görünüm oluşturmakta. Yün ve el işi dantel gibi yerel ürünleri ile ünlü Gozo'da gelenek ve görenekler günlük yaşamın ayrılmaz birer parçası olarak günümüze kadar korunmuş. Gozo, atalarının mesleğini sürdüren çiftçilerin ve balıkçıların hakim olduğu bir adadır. Burada ki hayata teknolojinin çok yavaş girdiğine tanık olacaksınız. Malta'dan daha yeşil, daha kırsal ve çok daha küçük olan Gozo Adası'nın keşfi. Malta'nın tarih öncesine ait ilk megalitik yapıları olup "devlerin yeri" olarak adlandırılan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınan neolitik Ggantija Tapınakları; girişinde bulunan "Fungus Rock" adlı dev bir kaya; bir iç deniz ve erozyonun oluşturduğu inanılmaz bir kemer olan "Azure" (Mavi) Penceresi'nden oluşan doğa harikası Dwejra Koyu; başşehir Victoria'da (Rabat) bulunan ve tüm ada manzarasına hakim olup bir zamanlar korsan saldırılarında halkın sığınağı olan kale; rahmet ve mucizeler ile ünlü, Meryem Ana'ya ithaf edilen ve bir tür hac yeri olan adanın kuzeybatısındaki Ta Pinu Bazilikası gezileri. Xlendi Körfezi'nde, güzel sahil manzarasına hakim, bir yerel restoranda öğle yemeği. Buranın keyfini çıkardıktan sonra, akşamüstü Malta Adası'na dönüş. Malta'nın eğlence hayatının merkezi olan St Julian's daki yerel bir restoranda akşam yemeği. Geceleme otelde.

Kahvaltının ardından, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınan ve 2018 Avrupa Kültür Başkenti seçilen Valletta şehir turu için hareket. Valletta, kendi türünün tek örneği olan bir mimari harikasıdır. Malta Adası'nın başkenti Valletta, 1530'dan 1798'e kadar adanın efendileri olan Malta Şövalyeleri'nin büyük Üstadı Fransız Jean Parisot de La Valette tarafından, Avrupa'nın geçiş yolları üzerinde bulunan Malta'yı imparatorluk sınırlarına katmak istiyen Kanuni Sultan Süleyman'ın 1565 yılındaki, sonuca ulaşamayan kuşatmasının ardından, 1566 yılında kurulmuş. Şehir, askeri ve Barok mimarinin şaşırtıcı bir karışımıdır. İlk olarak, şehri çevreleyen surlarının üst kısmında bulunan, büyük liman muhteşem manzarasına hakim Baracca Bahçeleri gezisi. Ardından, St Jean Şövalyeleri için manastır-kilise olarak inşa edilen, Barok sanatının ve mimarisinin bir mücevheri olan St Jean Katedrali ziyareti. Akabinde, iki yüzyıldan fazla Büyük Üstad'ın resmi ikametgahı olan Sarayın gezilmesi. Saray bugün cumhurbaşkanının ofisi ve Parlamento binası olarak kullanılmakta. Meclis toplantısı ve resmi tören yapılmadığı takdirde parlamento salonu ve büyük kabul salonunu görmek mümkün. Saray'ın içinde bulunan Zırhlar Müzesi'ni ziyaret: Burada büyük üstadlara ait zırhlar, Osmanlı kuşatmasında kullanılan silahlar, toplar, mızraklar sergilenmekte. Daha sonra, şehrin ana caddesi olan Republic Street üzerinde bulunan "Auberge de Provence" adlı tarihi binada bulunan Ulusal Arkeoloji Müzesi'ni ziyaret. Yerel bir restoranda öğle yemeğinin ardından, adanın kalbinde yer alan ve en etkileyici mimariye sahip Mdina gezisi için hareket. Adanın en yüksek tepesi üzerinde konuşlanmış, Orta Çağ ve Barok mimarilerinin bir karışımı olan, "sessiz şehir" olarak da tanınan gizemli eski başkentin yüyüyerek keşfi. Surların arkasına gizlenmiş labirent gibi dar ve sessiz sokaklarda soylu ailelerinin sarayları, adanın en eski Katedrali, manastırlar, zindanlar görebilirsiniz. Son olarak, Rabat'taki yeraltı mezarları olan "katakomb" ların gezisi. Aziz Paulus, M.S. 60 yılında yargılanmak üzere Roma'ya götürülürlerken fırtınaya yakalanan gemisi Malta'nın açıklarında batar. Rivayete göre Aziz Paulus'un sığındığı mağara sonradan "katakomb" a dönüştürülmüş. Gezinin ardından havalimanına transfer. Türk Hava Yolları ile saat 20:15'te hareketle saat 00:35'te Istanbul'a varış.