
Sabah Türk Havayollarının, Sabiha Gökçen Havaaalanı'ndan 05:55 uçuşu ile hareket ve 07:10'da Antalya'ya varış. Karşılama ve Kemer yakınlarındaki
Faselis'e doğru yola devam.İ.Ö. 333'de Büyük İskender'i altın taçla karşılamaları şehir tarihinin en renkli sayfalarından biridir. İskender'den sonra bir çok kere el değiştiren Faselis, İÖ. 167'de Likya Birliğine üye olup birlik sikkeleri basar. Bir süre komşu kent Olympos ile korsanların talanlarına maruz kalmasının ardından İ.Ö. 43'de Roma egemenliğine girer ki, bu dönem şehirde yeniden yapılanma Faselis Antik Kenti'nin Akdeniz'e uzanan küçük bir yarımada üzerinde İ.Ö. 7.y.y.'da Rodoslu kolonicilerin kurulduğu söylenir. Kuruluş efsanesinde kolonicilerin yöre halkının mısır ekmeği veya kurutulmuş balık önerilerine, arpa ekmeği ve tuzlu balık isteği ile cevap verildiği anlatılır. Coğrafi konumu önemli bir liman kenti olduğunu gösterir. Biri yarımadanın kuzeyinde diğeri kuzeydoğuda üçüncüsü ise güneybatı kıyısında yer alan üç limana sahiptir. Limanları, agoraları ve şehir sikkeleri üzerindeki gemi betimlemeleri Faselis'in ticari liman hüviyetini vurgular.
Gezi sonrası
Finike Yat Limanı'nda bir balık lokantasında öğle yemeği ve ardından
Arikanda istikametinde yola devam. İlk yerleşimlerin MÖ.2000'lere ulaştığı bu antik kentle birlikte
“Işık Diyarı“ Likya topraklarının kalbine girmiş oluyoruz. Denizden 800 mt. yüksekte, arkasını sarp kayalıklara vererek inşa edilen kentin son derece etkileyici bir görünümü vardır. Pax Romana’nın sağladığı huzur ortamında gelişen Arykanda 240 senesindeki Büyük Likya Deprem’inde çok yıkım görmüş fakat bundan sonra bile tüm Arap akınları ve haçlı istilasına rağmen yaşamaya devam etmiş. Kent 11’nci yüzyıldan itibaren Türkmenler'in hakimiyetine geçmiş. 1838 senesinde İngiliz gezgin Charle Fellows’un ziyaretiyle yeniden hatırlanan Arykanda’nın kazıları, 1971 senesinden itibaren, yaşamını Antik Likya’nın keşfine adayan Prof. Cevdet Bayburtlu başkanlığında Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi tarafından yürütülmüş. Bu Kentin etkileyici harabeleri arasında Tiyatro, Hamam, Gymnasium, Odeon, Agora gibi bir çok oldukça iyi korunmuş binayı görebileceğiniz gibi karşınıza çıkacak en ilginç yapılar ise Aykırıçay kaynağının bulunduğu yerdeki kayalığın üzerinde yapılmış olan su yolları ile şehrin tüm binalarının iki misli bir alanı kaplayan Nekropol’ü olacaktır. Arykanda’nın keşfinden sonra
Elmalı'ya doğru hareket . Çok kısa bir yolculuktan sonra Elmalı'da, bağbozumundan sonra oluşan muhteşem renkleriyle, Likya Şarapları'nın Bağlarını gezip, şaraphanede yeni ürünlerin hazırlanışını gördükten sonra,
bağevinde hazırlanan şarap tadımlı akşam yemeği. Geceleme Elmalı'da Tuba Otel'de.

Sabah, kahvaltının ardından, önce Elmalı'da bulunan tarihi eserleri ziyaret ve daha sonra Batı Toroslar'ın bir cevheri olan
Kibyra'ya hareket. Gölhisar'ın kuzeybatısındaki tepelere konumlanan antik şehirde göreceğimiz en önemli mimari yapıtların başında
Stad, Agora, Tiyatro, Meclis Binası gelmekte. Kibyra; Kabalis ve daha sonraki adlandırılmasıyla Kibyratis bölgesinin merkezidir. Kuzeyde Frigya, batıda Karya ve Likya, doğuda Pisidya ile çevrelenen bu bölge, antik dönemden günümüze güneydeki limanları iç bölgelere bağlayan bir kavşak konumundadır. Asia Eyaleti'nin önemli bir parçası olan kent, M.S. 23’de geçirdiği büyük depremle önemli ölçüde tahrip olmuşsa da, İmparator Tiberius’un yardımlarıyla tekrar imar edilmiş ve kent imparatora şükranlarını belirtmek için ismini “Caiseria Cibyra” olarak değiştirmiştir. MÖ 43‘de Likya bir Roma eyaleti olduğunda, daha önce Asia Eyaleti sınırlarında olan kentin, Likya Eyaleti'nin bir parçası haline gelmiş. Strabon; Kibyra’lıların Pisidya, Solym, Hellen ve Lidya dilleri olmak üzere dört dil kullandıklarını, demir işçiliği ve kakmacılıkta usta olduklarını aktarır. Ayrıca epigrafik ve arkeolojik araştırmalar, dericilik ve seramik üretiminde önemli bir merkez olduğunu ortaya çıkarmış. Geziden sonra öğle yemeği ve ardından Ağlasun'a hareket ve varışta Sagalassos Lodge&Spa'ya yerleşme. Dinlenmeniz için serbest zaman.
Akşam, Lodge'un barında hoşgeldiniz içkisi ve ardından restoranında, Ağlasun'lu Hanımlar'ın hazırladıkları, Romalılardan beri süren geleneğin ürünlerinden oluşan yerel lezzetlerin tadımı.

Sabah kahvaltıdan sonra,
Sagalassos Antik Kenti gezisi için otelden hareket. 1706 da Fransız gezgin Paul Lucas tarafından keşfedilen bu antik kentte ki kazı çalışmaları 1990 yılından beri Belçika Leuven Üniversitesi ekibi tarafından yürütülmekte. Antik kentin keşfi: Dünyanın en yüksek rakımlı antik tiyatrosu; Marcellum (gıda pazarı); Meclis Binası; Antoninler Çeşmesi; Agora; Odeon; Roma Hamamı; Eski çağlardan beri suları akan hellenistik çeşme; Neon kütüphanesi; Çömlekçiler Mahallesi ve diğer yapıtlar... Bu harika antik kenti keşfettikten sonra
Eğirdir Gölü'ne doğru yola devam. Eğirdir, Göller Bölgesinin merkezi sayılır ve gelirken de göreceğiniz devasa elma bahçeleriyle tanınır. Göl üzerinde bulunan Yeşil Ada'da gezerek bu çok güzel göl ve dağ manzaralarını seyredebilirsiniz. Göl kıyısındaki bir yerel lokantada , gölün
meşhur kerevit ve sazan dolmasının tadımı. Daha sonra, dağların arasından, harika manzaraları izleyerek
Yazılı Kanyon'a doğru yola devam: Az bilinen bir doğa harikası bir milli park; Yazılı Kanyon adını ise, ünlü şair Epiktetos'un buradaki kayaları oyarak yazdığı ünlü
Hür İnsan Üzerine Şiirden almakta. Kanyonun harika manzaralarını izlemek için bir yürüyüşün ardından Ağlasun'a dönüş.
Akşam yemeğinde sizin için özel hazırlanan ve yörenin önemli bir lezzet özelliği olan oğlak dolmasının tadımı.

Sabah geç kahvaltı keyfi. Daha sonra,
Salda Gölü'ne doğru yola çıkış. Yolda
Burdur gezisi için bir mola. Tarihi şehir merkezinde kısa bir gezintinin ardından, Sagalassos ve Kibyra kazılarında bulunan heykel ve diğer kalıntıların sergilendiği, bir müzecilik harikası,
Burdur Arkeoloji Müzesi gezisi. Gezinin ardından, önce
Burdur Gölü kıyısını takip ederek
Salda Gölü'ne varış.
Salda Gölü, Göller Bölgesi içinde, ormanla kaplı tepeler, kayalık araziler ve küçük alüvyal ovalarla çevrili hafif tuzlu karstik bir göldür. 184 metreye varan derinliği ile Türkiye'nin üçüncü en derin gölü olup Dünyadaki Mars özelliği gösteren iki yerden biridir. Göldeki magnezyum yüklü beyaz kayaların aynısı Mars’ta da olduğu için buraya Mars yüzeyli göl denmekte. Gölün toprak yapısının sahip olduğu mineraller sayesinde, göl suyunun bazı cilt hastalıklarına karşı tedavi edici etkisi vardır. Suyunun temiz ve berrak oluşu ve turkuaz rengi, güneybatı ve güneydoğu kıyılarında yer alan küçük kumsalların Okyanus adalarını andırmalarına neden olmakta. Çeşitli molalar vererek gölün çevresini keşfetme turu. Göl kıyısında öğle yemeği. Arzu edenler gölün berrak sularında yüzerek serinleyebilirler. Ardından Denizli, Çardak Havalimanı'ndan, saat 21:50 'da kalkan Pegasus Hava Yolları uçuşu ile İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'na hareket. Saat 23:00 'de İstanbul'a varış.