
Türk Hava Yolları ile saat 08:25'te hareket ederek 10:50’de Marsilya-Provence havalimanına varış. Marsilya Bouches du Rhône ilinin merkezi ve Fransa’nın ikinci en büyük kentidir. Günümüzde kozmopolit bir liman-kenti olan Marsilya, Ege kıyılarında bulunan antik İyon kenti Phokaia’dan gelen Foçalılar tarafından M.Ö. VI. yüzyılda Massalia adıyla kurulmuş. Bölge Romalıların eline geçince şehrin adı Massilia olarak değişmiş ve zaman içinde de Fransız adı Marsilya olmuş. Yelkenli tekneler, yatlar ve balıkçı teknelerini barındıran ve kentin eski doğal limanı olan, çok sayıda bar ve restoran ile Marsilya’nın en meşhur caddesi olan Canebière’nin bulunduğu Vieux Port’a doğru özel tur otobüsüyle hareket. Marsilya’nın pitoresk limanı her sabah bir balık pazarına ev sahipliği yapmakta. İskelede kurulan balık pazarını gördükten sonra, yerel bir restoranda öğle yemeği. Ardından, “Vieux Port” (eski liman) dan “Le Panier” (sepet) mahallesine kadar, kentin tarihi merkezinin, parke taşlı kaplı dar sokaklardan, küçük meydanlardan, meşhur Marsilya sabununu satan dükkanların önünden geçerek, Fort Saint-Jean Kalesi’ne kadar yürüyüş. Burada bulunan küp şeklindeki MuCEM müzesi eski kaleyle yeni kültürü birleştiren modern bir köprü oluşturmakta. Mimar Rudy Ricciotti'nin tasarladığı, Akdeniz kültürünü yansıtan, dantel gibi işlenmiş betondan yapılan MuCEM, harika bir dış mimariye sahip. MuCEM’i dıştan görülmesinden sonra, otobüsle Marsilya’ya panoramik şehir turu. Şehrin tepesine çıkıp olağanüstü bir konumda inşa edilmiş, üzerindeki Meryem Ana heykeliyle denizcilerin ve balıkçıların koruyucusu ihtişamlı Notre Dame de la Garde Bazilikası’nı ziyaret. Bazilikanın terası Marsilya’nın eşsiz panaromasına hakim. Gezinin ardından, Vieux Port’daki otelimize yerleşme. Limanın çevresinde bulunan La Table du Fort restoranında akşam yemeği. Geceleme otelde.

Kahvaltının ardından, otoyolu takip ederek Provence’ın güneybatısındaki Camargue bölgesine doğru hareket. Rhône Nehri, Arles’de iki kola ayrılır ve Batı Avrupa’nın en büyük deltasını oluşturarak Akdeniz'e dökülür. Büyük Rhône ile Küçük Rhône arasında kalan üçgen şeklindeki alanda Camargue’in tuzlu bataklık ve otlakları yer alır. İlk olarak, iyi korunmuş surları ile XIII. yüzyılın güzel bir Orta Çağ müstahkem şehri olan Aigues-Mortes’un gezilmesi. Kasaba bir zamanlar sahildeydi fakat Rhône Nehri deltası buradaki toprak yapısını sürekli değiştirdiği için şimdi sahilden birkaç kilometre içeride kaldı. Aigues-Mortes adını, kasabayı çevreleyen ve ölü sular (Eaux Mortes) anlamına gelen tuzlu bataklıklarından alır. Aziz Louis adıyla da tanınan Fransa Kralı IX.Louis, VII. ve VIII. Haçlı Seferleri’ni başlatmak üzere 1248 ve 1268 yılında Aigues-Mortes’dan denize açıldı. Gezinin ardından, bölgenin batı uçunda bulunan Saintes Maries de la Mer’e doğru yola devam. Saintes Maries de la Mer’e varışı takiben yerel bir restoranda öğle yemeği. Ardından, Küçük Rhône’de tekne turu. Tur esnasında bölgenin zengin kuş popülasyonunun yanı sıra Camargue’in beyaz atı ve siyah boğasını da görebilirsiniz. Gezinin ardından, Saintes Maries de la Mer’de gezinti ve Azize Marie’lerin kemikleri ve heykellerinin muhafaza edildiği kiliseyi ziyaret. Efsaneye göre, İsa'dan yaklaşık 40 yıl sonra Maria Magdalena, havarilerden Yakup ve Yahya’nın anneleri Marie Jacobe ve Marie Salome’nin yanı sıra onlara hizmetçi olarak eşlik eden esmer tenli Sara, Filistin’den, dümeni ve yelkeni olmayan bir gemiyle Camargue kıyılarına vururlar. Özellikle binlerce Fransız Çingenesi her yıl 24 Mayıs tarihinde Saintes Maries de la Mer'e akın ederek, patroniçeleri olarak gördükleri Sara'nın ve diğer Azizelerin bayramını kutlarlar. Akşamüstü, Camargue Bölgesi’nin giriş kapısı olan Arles kasabasına varış. Akşam yemeği geçmişte bir manastır olan otelin gastronomik restoranı Lou Marques’te. Geceleme otelde.

Sabah, otelden yürüyerek hareket ederek tarihi şehrin keşfi. Roma döneminde, Arles şehri Jül Sezar’ı rakibi Pompey’e karşı desteklediği için, bir Roma sömürgesi statüsüne kavuşup daha sonra da İmparator I. Konstantin’in sayesinde İmparatorluğa ait en önemli ikametgahlardan biri haline gelerek Galya’nın küçük Roma’sı olarak adlandırılır. Orta Çağ döneminde de Arles, Saint Trophime kilisesi gibi güzel yapılarla donanmış. Yürüyerek yapılacak şehir gezisi esnasında UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan antik çağlara ve Orta Çağa ait yapıları keşfedebilir, Şubat 1888’de Paris’i terk ederek güneşli Güney Fransa’ya doğru yola koyuldukdan sonra, Arles’in özel ışıklığından etkilenerek buraya yerleşen Vincent Van Gogh’u anımsayabilirsiniz. Tarihi Arles şehir merkezinin barındırdığı pek çok Roma dönemi eserinin en görkemlisi olan ve halen değişik “feria”lara ev sahipliğini yapan Roma amfitiyatrosu gezebilirsiniz. Daha sonra, Les Baux de Provence’a hareket. “Fransa’nın en güzel köyleri” labeli taşıyan Les Baux de Provence bölgeye hakim kayalık bir tepenin üzerine konuşlanmış. Buradan Rhône Vadisi ve sıradağları ile Alpilles bölgesini ve göz alabildiğine uzanan bir panaromayı seyredebilirsiniz. Hediyelik eşya dükkanları ve kahvelerin bulunduğu darıcık sokakları, evleri ve kalesiyle bölgedeki Orta Çağ atmosferini en güzel şekilde yansıtan Les Baux de Provence’da gezinti. Yerel bir restoranda ğle yemeğinin ardından, otobüs ile kehanetleriyle meşhur Nostradamus’un doğduğu, Van Gogh’un psikolojik sorunlar nedeniyle yattığı ve burada birçok eserin yaptığı St Paul de Mausole akıl hastanesinin bulunduğu Saint Rémy de Provence’dan geçerek yakın mesafedeki Avignon’a varış. Tarihi surların içerisinde bulunan otelimize yerleşmenin ardından, yürüyerek Avignon’un keşfi. Siyasi kargaşanın yaşandığı Roma’da yaşamak istemeyen fransız papaların XIV. Yüzyılda buraya yerleşmeleri ile Avignon’un kaderi değişir ve şehir altın çağını yaşar. Altmış sene boyunca altı papaya ev sahipliği yapan şehirde dünyanın en büyük gotik sarayı inşa edilir. Yerel rehber eşliğinde UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan görkemli sarayın gezisi ve daha sonra, panorama için Rocher des Doms’a çıkış. Buradan, “Avignon köprüsü üstünde ne güzel dans edilir” tekerlemesi ile tanınan Pont Saint-Bénezet adlı efsanevi Avignon Köprüsü ile birlikte Rhône nehrinin karşı kıyısındaki Villeneuve les Avignons’un yanı sıra şehrin en güzel manzaralarını görebilirsiniz. Akşam yemeğinde, Bay Pierre Hiély tarafından 1938’de kurulan, Avignon’un en eski lokantalarından biri olan Hiély Lucullus restoranında, geleneksel ve çağdaş bir karışımdan oluşan yöresel mutfağı tadabilirsiniz. Geceleme otelde.

Kahvaltının ardından, Avignon’un doğusunda bulunan Luberon bölgesini keşfetmek üzere yola çıkış. Engebeli coğrafyası ile çarpıcı manzaralara sahip Luberon, dağlarının tepelerinde konuşlanmış güzel köyleri ile tanınmakta. İlk olarak, müthiş bir manzaraya sahip ve “Fransa’nın en güzel köyleri” labeli taşıyan Gordes köyünde gezinti. Ardından, “Fransa’nın en güzel köyleri” labeli taşıyan Ménerbes’e varış. Köy bir zamanlar “Provence’ta bir yıl” ve sinemaya uyarlanan “İyi bir yıl” “bestseller”larının İngiliz yazarı Peter Mayle ve Picasso’nun sevgilisi Dora Maar’a ev sahipliliği yapmış. Luberon şaraplarının eşliğinde siyah ve beyaz yer mantarı (truffe) ile yapılmış spesyalitelerinden oluşan öğle yemeği. Öğleden sonra, “Sadizm” kavramının nedeni, sıradışı yazar ve düşünür Marquis de Sade’ın eski şatosunun tepede göründüğü Lacoste köyünden geçerek, Haziran ayından itibaren çiçek açmaya başlayan lavanta tarlalarıyla çevrili köyleri ile tanınan Plateau des Claparèdes’in keşfi. Son olarak, lavantanın tüm sırlarını öğrenebileceğiniz Lavanta Müzesi’ni ziyaret. Otoyolu takip ederek Aix en Provence’e doğru hareket. Yaklaşık bir saat 15 dakikalık bir yolculuktan sonra, fransız ressam Paul Cézanne’nın tablolarında betimlediği Sainte Victoire Dağı’nın eteklerinde yer alan Aix en Provence şehrine akşamüstü varış. Şehir merkezindeki otelimize yerleşme. Akşam yemeği, Aix en Provence'in tarihi mahallelerindeki meşhur yaya yolu Cours Mirabeau‘da bulunan Les 2 Garçons restoranında, Côtes de Provence şarapları eşliğinde. Geceleme otelde.

Kahvaltının ardından, Empresyonizm ile Kübizm arasında kurduğu köprü nedeniyle post-empresyonist ressam ve modern resimin babası olarak nitelendirilen Paul Cézanne’nın doğduğu, eski Provence Kontları’nın başkenti Aix en Provence’ı yürüyerek gezmek için otelden hareket. Görülecek yerler arasında şehrin sembolü olan devasa çeşmesi ile Rotonde Meydanı, XVII. ve XVIII. yüzyılda inşa edilen görkemli binaları ve çeşmeleri ile üç yüz yıllık çınarların gölgesindeki Cours Mirabeau caddesi; küçük meydanları, tarihi belediye binası, saat kulesi ve kiliseleri ile tarihi şehir merkezi bulunmakta. Gezi esnasında, Fransa'nın en iyi bölgesel müzelerinden biri olan Granet Müzesi’nde Modern sanatın ustası Cézanne’dan Giacometti'ye adlı modern dönem sergisini ziyaret. İrili ufaklı meydanları ve dar, dolambaçlı sokakları ile şehrin tarihi merkezinde gezinti. Transfer saatine kadar istediğiniz gibi dolaşabilmeniz ve alış veriş yapabilmeniz için Aix en Provence’da serbest zaman. Öğleden sonra havalimanına hareket. Türk Hava Yolları ile saat 17:50’de hareketle saat 21:55’te İstanbul’a varış.