1. Gün İstanbul - Gaziantep - Yesemek - Antakya

Sabah, İstanbul Havalimanı'nda buluşma ve Türk Hava Yollarının 06.15'deki uçuşuyla Gaziantep'e hareket. Saat 07.55'de Gaziantep'e varış, karşılama ve
Antakya'ya doğru yola çıkış. Yolda
Yesemek Açık Hava Müzesi ziyareti. Yakındoğu'nun en büyük açıkhava heykel atölyesi olarak, içerisinde halen çok sayıda heykel taslağı bulunmasının yanısıra, atölyeden elde edilen bilgilerle, taş blokların taşocağından kesilmesinden, değişik türde heykellerin taslak haline getirilmesine kadar, pek çok aşamanın öğrenilebilmesi nedeniyle benzersiz olan, antik dünyanın sanat merkezi
Yesemek, Unesco Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi'nde yer almaktadır. Yesemek, M.Ö. 14. yüzyıl ile 7. yüzyıllar arasında, yakındoğunun en büyük taş ocağı ve heykel işleme atölyesidir. Yerli halk Hurriler'in çalıştığı atölye, bölgenin Hitit hakimiyeti altına girdiği, M.Ö. 2000 yılının ikinci yarısında, İmparator I.Suppiluliuma zamanında işletmeye açılmış. M.Ö. 1200'lerde yaşanan deniz kavimleri saldırısının ardından faaliyetleri zayıflayan atölye de, M.Ö. 9. yüzyılda Geç Hitit Krallıkları ile çalışmalar tekrar yoğunlaşmış ve bu ikinci dönemde özellikle, Hitit, Suriye, Arami ve Asur sanat unsurları ağırlık kazanmış. Oriantalizm adıyla anılan bu üslup, batıda gelişmeye başlayan Ege kültürlerini etkileyerek Yunan sanatının çekirdeğini oluşturmuş. M.Ö. VIII. yüzyılın son çeyreğinde, Asurlular tarafından faaliyetine son verildiği bilinen atölyede, adeta zaman donmuş gibi, her şey olduğu yerde kalmış, Yesemek gezisinin ardından
Antakya'ya varış.
Dünya'nın ilk ışıklandırılmış caddesi olduğu söylenen Kurtuluş Caddesi'nde ve eski Çarşı kültürünü doyasıya yaşayacağınız
Uzun Çarşı' da kısa bir yürüyüşün ardından, yerel bir restaurant da yöresel lezzetlerin tadımı. Yemekten sonra, Aralık 2014'te yeni yerinde açılan
Hatay Arkeoloji Müzesi gezisi. Müze eskiden beri barındırdığı eşsiz güzellikteki mozaiklerle tanınır. Çok detaylı işlenmiş ve muhteşem renklere sahip mozaik koleksiyonu dünyada büyüklük açısından ikincidir. Müze aynı zamanda dünyanın üçüncü büyük sikke koleksiyonuna da ev sahipliği yapmakta. Müze gezisinin ardından, Antakya'yı tanımak üzere keşif turu:
Sarımiye Camii, camiinin yanında yer alan
Katolik Kilisesi ve camiinin karşısındaki
Sinagog'u ziyaret edip eski sokakların havasını soluduktan sonra otele yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
2. Gün Antakya - Gaziantep

Sabah, kahvaltıdan sonra,
Gaziantep'e hareket. Varşta , 2011'de açılan Zeugma Mozaik Müzesi ziyareti.
Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi gerek yapısal kompleksi gerekse içinde yer alan eserleri açısından dünyanın en önemli müzeleri arasında yer almakta. Müzenin koleksiyonunda Roma ve geç antik döneme ait 2.748 m
2 mozaik ve 140 m
2 duvar resmi bulunmakta. Bu eserler, Zeugma Antik Kenti'nin, nehre bakan teraslardaki, zengin tüccarların villalarından gelmekte. Müzede mozaik ve freskler dışında, bir çok değerli eser sergilenmekte. Bunlardan bronz Mars heykeli, sergilenen önemli parçaların başında gelir. Ayrıca dünyaca ünlü
Çingene Kızı mozaiği' ni de burada görebilirsiniz. Gezinin ardından, öğle yemeğinde
Dukat Kebap'ta Beyran tadımı.. Daha sonra,
Gaziantep'in tarihi dokusunu keşfetmek için Tarihi Evleri, Sokakları, Bakırcılar Çarşısı, Zincirli Bedesten ve Pişirici Mescidi Kesteli gezisi. Gaziantep Kastelleri su mimarisinin dünyada benzeri bulunmayan eşsiz örnekleridir. Bunlar bir çok işlevi bulunan yapılar olarak inşa edilmiş. Türk Mimarisi'nde sadece Gaziantep'te bulunan bu yapılar kısmen veya tamamen yer altında bulundukları için pek dikkati çekmemişler. Gaziantep şehir merkezinden geçen Alleben Deresi gibi bir su kaynağına sahip olmasına rağmen, tarih boyunca yeraltı su kaynakları bakımından fakir bir şehir olmuş. İnsanlar buldukları suyun buharlaşma veya başka bir yolla kaybolmasını önlemek için yerin altından açtıkları ''Livas'' denilen kanallarla suları belli bir merkeze toplamışlar ve bu merkezden de şehre dağıtmışlar. Genel olarak cami altlarından geçen su kanallarının belli bir noktasına yüzeyden 30-40 merdivenle inilen ve adına ''Kastel'' denilen; içinde tuvaleti, yıkanma yeri, dinlenme ve abdest alma yerleri, hanımların çamaşır ve yün yıkama mekanları ve bazılarında namaz kılma alanlarının da bulunduğu genişçe mağaramsı boşluklar oluşturulmuş. Gezeceğimiz
Pişirici Mescidi Kasteli bunların en önemli örneklerinden biridir. Şehir merkezinde serbest zamanın ardından otele yerleşme. Akşam
Aşina Gaziantep Mutfağı'nda yerel kebap ve tatlıların tadımı. Geceleme otelde.
3. Gün Zeugma - Halfeti - Birecik - Göbeklitepe - Urfa

Sabah, kahvaltının ardından
Zeugma'ya doğru hareket .
Zeugma Antik Kenti, M.Ö. 300'de Büyük İskender tarafından ''Selevkia Euphrates'' adıyla kurulmuş. Kommagene Krallığı'nın dört büyük şehrinden biri olan kent, M.Ö. 31'den itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğuna bağlanmış ve adı ''köprü'', ''geçit'' anlamına gelen ''Zeugma'' olarak değişmiş. Fırat Nehri'nin kıyısında yaklaşık 20.000 dönümlük bir arazi üzerine kurulu olan Kent, Fırat'ın geçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölgede bulunması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuş. Roma İmparatorluğu’nun 4.Skitia Lejyon Garnizonu’nun burada konuşlandırılması ve ticaret sebebiyle kısa zamanda 80.000 nüfusa ulaşan Zeugma’da, Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilir. Bu büyük nüfus ile Zeugma dünyanın en büyük kentlerinden biri haline gelir. Yapılan kazı çalışmalarında A, B ve C olarak üç bölümde incelenen şehrin villaları ve çarşılarının bulunduğu A ve B bölümleri bugün Birecik Hidroelektrik Baraj gölü altında bulunmaktadır. Henüz kazı yapılmamış C bölümünde ileride bir açık hava müzesi oluşturulması planlanmaktadır. Zeugma gezisinden sonra, Birecik'e doğru yola devam: Birecik'teki
Kelaynak üreme çiftliğinde mola ve Birecik Barajı sularının altında kalan
Halfeti’ye doğru yola devam. Halfeti’de şehir ve kale kalıntılarının etkileyici manzarasını yakından görmek için
tekne ile bir gezinti ve sonrasında öğle yemeği. Yemekten sonra,
Göbeklitepe'ye hareket. Dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğu olan Göbeklitepe, araları taş duvarla örülü T biçimindeki 10 – 12 yuvarlak planda dizilmiş dikilitaş ve merkezine yerleştirilmiş daha yüksek boyda iki dikilitaştan oluşmakta. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, el ve kol, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartma ya da oyularak betimlenmiş. Bu kompozisyonun, bir öykü, bir anlatım ya da bir mesaj ifade ettiği düşünülmekte. Sonuçta, buranın bir yerleşim yerinden ziyade bir kült alanı olduğu savı güç kazanmakta. Buradaki kült yapılarının üretime geçiş aşamasına yakın olan son avcı grupları tarafından inşaa edilmiş olduğu düşünülmekte ve tüm bu dikilitaşlar, stilize insan heykelleri olarak yorumlanmakta. Göbeklitepe gezisinden sonra Urfa'ya varış ve otele yerleşme.
Dinlendikten sonra,
akşam ''Sıra Gecesi'' eşliğinde yöresel yemekler ve müziklerle yorgunluğumuzu atacağımız tarihi konağa hareket. Geceleme otelde..
4. Gün Urfa - Harran - İstanbul

Sabah, kahvaltının ardından, 2015 yılında açılan
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ziyareti. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, Arkeopark ve Edessa Mozaik Müzesi'nden oluşan Haleplibahçe Müze Kompleksi, 34 bin metrekarelik kapalı alanıyla Türkiye'nin en büyük müzesi olma özelliğini taşıyor. Göbeklitepe, Nevalı Çori, Akarçay Tepe, Hassek Höyük, Gre Virike, Lidar Höyük gibi höyüklerin her biri uygarlık tarihinin mihenk taşlarını oluşturuyor. Şanlıurfa'da özellikle 1960'lı yıllardan beri yapılan Baraj Kurtarma Kazıları ile çok önemli arkeolojik eserler keşfedildi. Çağdaş müzecilik anlayışı ile kurulan yeni Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde bu höyüklerin her biri, gerek kazı hikayesi gerekse eserleri ile, bölgede uzun yıllar çalışmış ve bu kazılarda görev almış deneyimli bilim insanlarının desteği ve katkısı ile özel tasarlanan bir mekan içerisinde sergilenmekte. Müze gezisi ardından
Balıklı Göl ziyareti. İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın sembolü haline gelmiş. Balıklı Göl gezisinden sonra, Urfa'nın tarihi dokusunun keşfine kapalı çarşı, eski taş sokak ve evler, Gümrük Han'la devam. Öğle yemeği, en lezzetli yöresel yemekleri tadacağınız
Gülhan Restoranda. Yemekten sonra, Urfa yakınlarında bulunan
Harran'a hareket. Harran adına ilk defa, Kültepe ve Mari'de bulunan M.Ö. 2.000 başlarına ait çivi yazılı tabletlerde rastlanır. M.Ö. 2.000'in ortalarına ait Hitit Tabletleri'nde, Hitit'lerle Mitanni'ler arasında yapılan bir anlaşmaya Harran'daki Ay Tanrısının (Sin) ve Güneş Tanrısının şahit tutulduğu belirtilmektedir. Harran, Kuzey Mezopotamya'dan gelerek batı ve kuzeybatıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunmasında dolayı Anadolu ile sıkı ticaret ilişkileri bulunan Asurlu tüccarların önemli uğrak yerlerinden biri idi. Anadolu'dan Mezopotamya'ya Mezopotamya'dan da Anadolu'ya olan ticaret binlerce yıl Harran üzerinden yapılmıştı. Bu da burada zengin ve köklü bir kültür birikiminin oluşmasına neden olmuştur. Harran, Ay, Güneş ve Gezegenlerin kutsal sayıldığı eski Mezopotamya putperestliğinin ( Sabiizm ) önemli merkezi olmasıyla tanınırdı. Bu nedenle Harran'da Astronomi ilmi çok ilerlemişti. Dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden birisi Harran Ekolü'dür. Bugün, şehri besleyen ırmaklar kurumuş olduğundan, sudan ve yeşilden mahrum bir ovanın ortasında 5000 yıllık tarihi, tipik evleri, höyüğü, kalesi, şehir surları ve çeşitli mimari kalıntıları ile ayakta durmaktadır. Tipik toprak evleri ve harabeleri gezdikten sonra Urfa'ya geri dönüş ve havalimanına transfer. Saat 20.00'deki Türk Hava Yollarının uçuşuyla saat 22.15'te İstanbul'a dönüş.