Türk Hava Yolları ile saat 06:45’te hareketle saat 08:05’te Sicilya Adası'nın doğu kıyısında, Etna Yanardağı ile deniz arasında yer alan Catania'ya varış. Karşılamadan sonra Sicilya'nın en büyük ikinci şehri olan Catania turu için hareket. Yürüyerek keşfedeceğiniz tarihi şehir merkezi, içerdiği volkanik taşlardan ve mermerden oluşan Geç Barok dönemi yapılarından dolayı UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınmış. Tarihi merkezinin kalbi olan via Etnea caddesi, görkemli Duomo (katedral) meydanı, bazalttan yapılmış Catania'nın simgesi Fontana dell'Elefante (fil) çeşmesi, yeraltından gelen nehir suları ile beslenen Fontana dell’Amenano çeşmesi; Palazzo del Municipio belediye sarayı, Catania doğumlu ünlü opera bestecisi Vincenzo Bellini Meydanı görülecek yerler arasında. Öğle yemeğinin ardından, hava müsait olursa Catania ile Messina arasında uzanan, tüm ihtişamıyla yükselen, enfes bir panoramik manzara sunan Etna Yanardağı’na hareket. Yaklaşık 1250 kilometrekare yüzölçümü ve 3350 metre yüksekliğiyle Avrupa’nın en büyük ve yüksek yanardağı olan, yarım milyon yıldır aktif olan Etna Yanardağı, Dünya Doğa Mirası Listesi’ne alınmış. Lavla kaplı dağın eteğinde, 1900 metre yükseklikte bulunan Silvestri dağındaki sönmüş kraterler seviyesine kadar unutulmaz bir volkan gezisi. Akşamüstü, kayalık bir tepenin üzerine konumlanmış Sicilya’nın incisi Taormina'ya varış ve şehir merkezinde yer alan otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah, denizden 200 metre yükseklikte, Tauro Dağı’nın kayalık terasları üzerine kurulmuş, harikulade yeşilliklerle kaplı bir bölgede bulunan ve güzelliği ile dünyaca tanınan Sicilya’nın en güzel kasabalarından biri olan ve çok özel bir atmosfere sahip romantik Taormina’nın yürüyerek keşfi. Şehrin İyon Denizi’nin muhteşem görüntüsüne ve Etna Yanardağı’na hakim bir tepesinde konuşlanmış Greko-Romen stilindeki antik tiyatro'yu ziyaret. Taormina’yı neredeyse boydan boya geçen Corso Umberto’nun, küçük meydanların, terasların ve daracık ara sokakların tadını çıkarabilmeniz için şehirde serbest zamanın yerel bir restoranda öğle yemeği. Akabinde, İyon Denizi’nın kıyısını takip ederek, üçgen şeklindeki Sicilya’nın kuzeydoğu ucunda bulunan liman şehri Messina’ya doğru yola devam. Kuvvetli akıntılardan dolayı eski çağlardan beri denizcilerce çok tehlikeli bir geçit sayılan, en dar noktası 3.3 kilometre olan ve Sicilya'yı İtalya çizmesinin güneybatı ucundaki Calabria bölgesinden ayıran stratejik Messina Boğazı’nın görülmesi. Daha sonra, Tiran Denizi’nin kıyısında batı istikametine doğru yolculuk ve küçük bir tatil beldesi olan Cefalu'ya varış. 270 metre yükseklikteki Rocca adlı kayalığın eteğinde bulunan ve UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan çok güzel bir Orta Çağ Bizans-Arap-Norman katedraline sahip Cefalu şehrin balkonlarından sarkan çamaşırlarıyla tipik, daracık sokaklarında gezinti. Akşamüstü, adanın kuzeybatı kısmında bulunan ve özerk bir bölge olan Sicilya'nın idari başkenti olan, birçok filme ilham veren Palermo'ya varış. Şehir merkezinde bulunan otele yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Çeşitli kültürlerin yaşandığı ve 1130-1194 yılları arasında Arap-Norman krallığının başkentliğini yapmış olan Palermo, tarihi çeşitliliğiyle öne çıkarak UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınmış. Sabah, tarihi Arap mahallesindeki renkli Capo pazarında bir gezinin ardından Palermo turu için hareket. Bu gezide Norman Kralları’nın hüküm sürdüğü XII. yüzyıldan kalan Kraliyet Sarayı’ndaki zengin mozaikleri ile Arap-Norman mimari sentezinin bir mücevheri olan Capella Palatina (Palatin Şapeli) ziyaretinden sonra, kırmızı kubbeli San Giovanni Degli Eremiti Kilisesi; Santa Maria Assunta Katedrali; Corso Vittorio Emmanuele ile Via Maqueda caddelerinin kesiştigi, Barok dönemi Palermo'sunun kalbi olan tarihi Quatro Canti (Dört Köşe) Meydanı; Pretoria Meydanı; en canlı ve hareketli meydanı Politeama Meydanı; Teatro Politeama Garibaldi tiyatrosu ve Teatro Massimo opera binası gibi tarihi yapıları görebilirsiniz. Öğle yemeğinden sonra, Belvedere’den Palermo koyunun manzarasına hakim bir tepede kurulmuş Monreale gezisi. Burada bulunan Sicilya'nın en güzel mimari örneği ve iç mekanını boydan boya kaplayan zengin mozaikleri ile Arap-Norman mimari sentezinin bir mühceveri olan büyüleyici Katedral ve her biri ayrı motifler sergileyen zarif sütünları ile Benedikten Manastırın ziyaretleri. Arap-Norman Palermo ile Cefalu ve Monreale katedrallerinden oluşan Sicilya'nın Norman krallığı döneminden kalma dini ve sivil yapılar, Batı, İslam ve Bizans kültürleri arasındaki sosyo-kültürel senkretizmin olağanüstü bir örneğidir. Gezinin ardından, Palermo’ya dönüş ve şehir merkezinde serbest zaman. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah, tarihi binalar ve yeşil alanlarla süslenmiş uzun bir sahile sahip Palermo’yu terk ederek, Sicilya’nın batı kıyısındaki Trapani bölgesine hakim, Deniz seviyesinden 750 metre yükseklikte bir tepede, kartal yuvası gibi konumlanmış Erice kasabasına doğru hareket. Carmine, Trapani ve Spada adlı kapıları ile surları, kiliseleri, çan kuleleri, taş evleri, daracık parke taşlı sokakları, tepedeki büyüleyici manzarası, antik dönem kalıntıları ve Roma döneminde Erycina Venüsü'ne adanmış tapınağı ile ünlü olan şirin Erice kasabası gezisi. Yerel bir restoranda öğle yemeğinin ardından geniş bir ovada yayılmış, Akdeniz’e hakim bir konuma sahip Selinunte ören yerine doğru hareket. Sicilya’nın, Magna Grecia adı altında Yunanistan'ın sömürgesi olduğu döneme ait birçok kenti Kartaca tarafından yıkıldı ve çoğu Romalılar tarafından tekrar inşa edildi. Bu yunan dönemi mimarisinin en saf halini yansıtan Dorik Tapınaklar ve diğer kalıntıların yer aldığı deniz kıyısındaki Selinunte antik kentini gezdikten sonra, sahil yolundan güneybatıya doğru yola devam. Akşamüstü zengin Antik Çağ kalıntıları ile ünlü Agrigento'ya varış ve “Le Dune” sahilindeki otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah, modern şehir merkezinin hemen güneyinde yer alan ve adeta bir açık hava müzesi olup, UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan Agrigento (eski Yunan adıyla Akragas, Latince ise Agrigentum) antik kenti gezisi. Çok geniş bir alana yayılmış olan ve bir zamanlar yirmi tapınak içeren bu benzersiz Valle dei Templi” denilen Tapınaklar Vadisi’nin antik Yunan dönemine ait en ünlü ve en iyi korunmuş yedi tapınağından en güzel örneği olan Tempio della Concordia, vadinin en eski tapınağı Tempio di Ercole (Herakles), Tempio di Giunone (Hera Lacinia) tapınağı gibi önemli yapıların keşfi. Gezinin ardından, adanın iç kesimlerinde bulunan Piazza Armerina'ya hareket. Öğle yemeğinden sonra, çok iyi korunmuş harikulade Geç Roma dönemi mozaikleri ile ünlü, UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan Villa Romana del Casale gezisi. Daha sonra, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de bulunan üç tepenin üzerine kurulu Sicilya'nın seramik şehri Caltagirone’ye hareket. Adanın en önemli seramik merkezi olan bu şehrin gezisinde katedrali ve seramiklerle kaplı ünlü Santa Maria del Monte merdivenleri görebilirsiniz. Şehre kolay ulaşım sağlayan küçük turistik tren ile şehir turu. El yapımı seramik ve “majolika” (fayans) cennetinde biraz serbest zamanın ardından güneydoğu kıyısına doğru yola devam. Akşamüstü Catania’nın güneydoğusunda yer alan Siracusa’ya varış ve tarih şehir merkezindeki otele yerleşme. Otelde akşam yemeğininden sonra, bir Dünya Mirası olan şehir merkezinde gezinti. Geceleme otelde.

Gün boyu, UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan iki harika şehri görme imkânına sahip olacaksınız. Kahvaltıdan sonra, adanın bütün dönemlerine şahitlik etmiş olan, meşhur matematikçi Arşimed'in yaşadığı kent olan Siracusa'yı keşfetmek için hareket. Neapolis Tepesi’ndeki Yunan Tiyatrosu, Roma Amfitiyatrosu, Dionisos'un Kulakları Mağarası, latomia denilen taş ocakları, Nymphe (Su Perisi) Pınarı Mağarası ve Ortygia Yarımadası’nda bulunan Apollo Tapınağı, katedral ve Aretusa Çeşmesi görülecek yerler arasında... 2500 yıllık tarihe sahip olan ada yerleşimi aynı zamanda birçok güzel tarihi eseri de barındırmakta. Ortygia’nın ana merkezi olan keyifli Duomo Meydanı eski bir Athena Tapınağı'nın kalıntıları üzerine inşa edilmiş muhteşem katedrale ev sahipliği yapar. Şehrin azizesi Santa Lucia’nın kilisesi de bu meydanda da bulunmakta. Kilisenin içerisinde ünlü ressam Caravaggio’nun, azizenin şehit edilişi üzerine 4x3 metre ölçülerinde gerçekleştirdiği muhteşem bir eseri bulunmakta. Yerel bir restoranda öğle yemeğinin ardından, Siracusa’nın hemen güneyindeki, Sicilya’nın en güzel şehirleri arasında sayılan, mimari harikalar barındıran Noto şehir turu için hareket. Sicilya’da Barok stilinin bir pırlantası olan Noto kasabası 1693 büyük depremin de tamamen yerle bir olduktan sonra XVIII. yüzyılda tekrar inşa edilmişti. Krallık Kapısı, Belediye Binası, Palazzo Nicolaci, Katedral ve ana meydanının etrafında bulunan çok sayıdaki tarihi yapılarının keşfi. Gezi ve serbest zamanın ardından, adanın güney ucunda bulunan Pozzallo limanına hareket. Malta'ya geçiş için gerekli işlemlerden sonra katamaran ile saat 19:30’da hareket. Yaklaşık bir saat 45 dakika süren bir yolculuğun ardından 100 kilometre uzaklıkta yer alan Malta Adası’nın doğusundaki Valletta şehrine varış. Üç gece boyunca konaklanacak, gece hayatıyla tanınan modern St Julian's mahallesinin kalbinde ve deniz kenarında bulunan otele yerleşme. Geceleme otelde.

Kahvaltının ardından, adanın kalbinde yer alan ve en etkileyici mimariye sahip Mdina gezisi için hareket. Adanın en yüksek tepesi üzerinde konuşlanmış, Orta Çağ ve Barok mimarilerinin bir karışımı olan, sessiz şehir olarak da tanınan gizemli eski başkentin yüyüyerek keşfi. Surların arkasına gizlenmiş labirent gibi dar ve sessiz sokaklarda soylu ailelerinin sarayları, adanın en eski Katedrali, manastırlar, zindanlar görebilirsiniz. Daha sonra, Rabat’taki yeraltı mezarları olan “katakomb” ların gezisi. Aziz Paulus, M.S. 60 yılında yargılanmak üzere Roma’ya götürülürlerken fırtınaya yakalanan gemisi Malta’nın açıklarında batar. Rivayete göre Aziz Paulus’un sığındığı mağara sonradan “katakomb” a dönüştürülmüş. Gezinin ardından, adanın güneydoğusundaki balıkçı köyü Marsaxlokk’a hareket. Marsaxlokk köyü büyüleyici bir tablo oluşan limanı ile meşhurdur. Burada. “Luzzu” adlı parlak renkli geleneksel Malta kayıklarını görebilirsiniz. Fenikelilerden kalma şekli ile bu kayıklar Malta'nın simgesi haline gelmiş. Bu teknelerin diğer özelliği ise denizden gelecek kötülüklere karşı burun kısmındaki Mısır tanrısı Horus Gözü’nün bulunması. Marsaxlokk köyünde öğle yemeği. Hospitalier Şövalyeleri ya da St. Jean Şövalyeleri, daha sonraları Rodos Şövalyeleri, Malta’ya geldiklerinde ise Malta Şövalyeleri olarak anılmış. Sabah, bu şövalyelerin 1530 yılında Malta'ya vardıklarında kurdukları karargahın yeri olan ve “Üç Şehir” olarak bilinen tarihi bölgesinin keşfi. Vittoriosa, Cospicua ve Senglea'dan oluşan Üç Şehir, Vallletta’nın karşı kıyısındaki koylarda yer almakta. 1530 yılında şövalyelerin Malta'ya geldiklerinde karargahlarının merkezi Vittoriosa (Birgu) gezisi sırasında görkemli Aziz Laurent Kilisesi ve Engizisyon mahkemelerini barındırmış olan sarayın görülmesi. Daha sonra, Vittoriosa’nın karşısındaki Senglea (Isla) gezisi. Senglea yarımadasının ucundan Valetta’nın büyük limanı olan Grand Harbour’un stratejik girişinin fevkalade panoramik manzarasını seyrederken olağanüstü konumunu ve tahkimatlarını en ayrıntılı şekilde algılamak mümkün. Akşamüstü otele dönüş. Malta’nın eğlence hayatının merkezi olan St Julian’s daki yerel bir restoranda akşam yemeği. Geceleme otelde.

Bereket tanrıçasına adanmış gizemli tapınakların kalıntılarından anlaşıldığı gibi, altın bir Neolitik dönem yaşayan Malta Takımadaları, daha sonra etkisi altına girdiği Fenikeli, Kartacalı, Romalı, Bizanslı, Norman, Aragon, St Jean şövalyeleri, Fransız, İngiliz ve Osmanlı kültürlerinden izler taşır. Sabah, gün boyu Gozo Adası’nı gezmek üzere Malta’nın kuzeybatısında bulunan Cirkewwa limanına transfer. Üç küçük adanın en büyüğü olan meskun Camino’nun açıklarından geçerek, 25 dakikalık bir feribot yolculuğundan sonra Gozo’nun ana limanı Mgarr’a varış. Malta ile aynı tarihi paylaşmasına rağmen zamanın durduğu hissini veren Gozo, Akdeniz'in ortasında eşsiz ve farklı bir görünüm oluşturmakta. Yün ve el işi dantel gibi yerel ürünleri ile ünlü Gozo’da gelenek ve görenekler günlük yaşamın ayrılmaz birer parçası olarak günümüze kadar korunmuş. Gozo, atalarının mesleğini sürdüren çiftçilerin ve balıkçıların hakim olduğu bir adadır. Burada ki hayata teknolojinin çok yavaş girdiğine tanık olacaksınız. Malta'dan daha yeşil, daha kırsal ve çok daha küçük olan Gozo Adası’nın keşfi. Malta'nın tarih öncesine ait ilk megalitik yapıları olup “devlerin yeri” olarak adlandırılan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınan neolitik Ggantija Tapınakları; girişinde bulunan “Fungus Rock” adlı dev bir kaya; bir iç deniz ve erozyonun oluşturduğu inanılmaz bir kemer olan “Azure” (Mavi) Penceresi’nden oluşan doğa harikası Dwejra Koyu; başşehir Victoria'da (Rabat) bulunan ve tüm ada manzarasına hakim olup bir zamanlar korsan saldırılarında halkın sığınağı olan kale; rahmet ve mucizeler ile ünlü, Meryem Ana’ya ithaf edilen ve bir tür hac yeri olan adanın kuzeybatısındaki Ta Pinu Bazilikası gezileri. Xlendi Körfezi’nde, güzel sahil manzarasına hakim, bir yerel restoranda öğle yemeği. Buranın keyfini çıkardıktan sonra, akşamüstü Malta Adası'na dönüş. Malta’nın eğlence hayatının merkezi olan St Julian’s daki yerel bir restoranda akşam yemeği. Geceleme otelde.

Kahvaltının ardından, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınan Valletta şehir turu için hareket. Valletta, kendi türünün tek örneği olan bir mimari harikasıdır. Malta Adası’nın başkenti Valletta, 1530’dan 1798’e kadar adanın efendileri olan Malta Şövalyeleri’nin büyük Üstadı Fransız Jean Parisot de La Valette tarafından, Avrupa'nın geçiş yolları üzerinde bulunan Malta'yı imparatorluk sınırlarına katmak istiyen Kanuni Sultan Süleyman’ın 1565 yılındaki, sonuca ulaşamayan kuşatmasının ardından, 1566 yılında kurulmuş. Şehir, askeri ve Barok mimarinin şaşırtıcı bir karışımıdır. İlk olarak, şehri çevreleyen surlarının üst kısmında bulunan, büyük liman muhteşem manzarasına hakim Baracca Bahçeleri gezisi. Ardından, St Jean Şövalyeleri için manastır-kilise olarak inşa edilen, Barok sanatının ve mimarisinin bir mücevheri olan St Jean Katedrali ziyareti. Akabinde, iki yüzyıldan fazla Büyük Üstad'ın resmi ikametgahı olan Sarayın gezilmesi. Saray bugün cumhurbaşkanının ofisi ve Parlamento binası olarak kullanılmakta. Meclis toplantısı ve resmi tören yapılmadığı takdirde parlamento salonu ve büyük kabul salonunu görmek mümkün. Saray’ın içinde bulunan Zırhlar Müzesi’ni ziyaret: Burada büyük üstadlara ait zırhlar, Osmanlı kuşatmasında kullanılan silahlar, toplar, mızraklar sergilenmekte. Son olarak, şehrin ana caddesi olan Republic Street üzerinde bulunan “Auberge de Provence” adlı tarihi binada bulunan Ulusal Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret. Öğle yemeği geziler esnasında yerel bir restoranda. Gezinin ardından havalimanına transfer. Türk Hava Yolları ile saat 19:05’te hareketle saat 22:20’de Istanbul'a varış.