Basında Dünyanın Renkleri

Meksika’da ilk defa Türklerle tanışan bir şehir: San Andre Xecul

Yazı: Seral TOPKAYA / 13 Ocak 2016 / NeoTempo

Koptur Dünyanın Renkleri, Unesco tarafından dünya mirası sayılan büyüleyici kalıntı şehirlerini barındıran, Meksika, Guatemala ve Honduras gezisine bir ilki ekledi: Guatemala’nın San Andre Xecul şehri.


Ben de, Türk turlarına ilk defa dahil edilen bu küçük şehirin en önemli bayramının kutlamalarını gözlemlemek için oradaydım.

Meksika’nın başkenti Mexico City’den Honduras’ın Copan şehrine kadar süren yolculukta Aztek medeniyetlerinden Mayalar’a uzanan kültür mozaiği hakkında derinlemesine bilgi edinirken, beni en çok heyecanlandıran şehir Xecul oldu. Bu şehre ilk defa bir Türk grubu ayak basıyordu ve şehrin yerlileri de en az bizim kadar heyecanlıydılar.


Guatemala’nın dağlarla çevrili bu küçük ama önemli şehrine varmaya 3 km kala, Quetzaltenengo yolunda, damların üzerindeki rengarenk ipler bize vardığımızı müjdeliyor. Şehre ayak bastığınızda ilk karşınıza çıkansa rengarenk bir kilise. Renkleri ve görsel zenginliğiyle, Avrupa’nın soğuk ve monoton sayılabilecek kiliselerinden bir hayli ayrışan San Andres kilisesi, inancı göz kamaştıran bir görsellikle buluşturuyor. Işıldayan sarı cephesiyle Xela’ya gidip de bu kiliseyi gözden kaçırmak imkansız. Fakat bu ışıl ışıl görüntüsüne ragmen, Guatemala sömürgesinin izlerini taşıyor. Kilise duvarlarındaki motifler Latin Amerika ve Maya etkisini net bir şekilde gözler önüne sererken, duvarlardaki yaprak ve çeşitli bitki figürleri bizi insanların doğa ile iç içe olduğu keşif öncesi dönemlere götürüyor. Maya’ların etkisi kiliseyi klasik Hristiyan yapılarından ayrıştırırken, parlak renkler de bir o kadar Latin Amerika’daki Avrupa mirasını hatırlatıyor.


Kadınlarının bluzlarında Maya-Hristiyan senkretizminin göstergesi kabul edilen çiçek, melek, üzüm salkımı ve jaguar gibi sembollerin işli olduğu bu kendine has şehrin kutlamaları da tamamen buraya özel. 30 Kasım günü şehre adını veren koruyucusu San Andre Xecul bayramı olarak ilan edilmiş, ve bu tarih köy halkı tarafından büyük şenliklerle kutlanıyor.

Festival kapsamında, çevredeki köylerin kendi aralarında seçtikleri yetenekli genç kızları, 5 gün boyunca her akşam düzenlenen şiir, şarkı, hitap sanatı, yemek pişirme gibi dallarda çeşitli yarışmalara katılmak üzere Xecul şehrine gönderiliyorlar. Festival’in bitişi olan 30 Kasım gecesi ise senenin en yetenekli genç kızı prenses ilan ediliyor. Pazar yeri rengarenk ışıklarla kurulan şehirde, çatapatların patlatıldığı kutlama ayinleriyle şehir adeta yanıp sönen bir panayır yerine dönüşüyor.


Bu rengarenk, eğlenen, yaşayan minik şehir keşfedilmek üzere sizleri bekliyor! Ne yapın ne edin, Güney Amerika’ya yolunuzu düşürmeye karar verirseniz tarihini festivale denk getirin ve plana burayı da alın. (Seral Topkaya)